THE BODY SHOP YOSUN SERİSİ

29.11.10

Birçok kez cildimin problemli olduğunu yazmıştım. Bir dönem antibiyotik ve tıbbi losyonlar bile kullandım ama hiçbir zaman tamamen bir iyileşme olmadı. Eskisi kadar sivilce çkmıyor belki ama ton farklılıkları, kırmızılıklar geçmiyor. Ben de eskisi kadar uğraşmıyorum, onlarla barışık yaşamaya alıştım artık. Kırmızılıklar için kullanmaya başladığım Clinique Even Better Clinical Dark Spot Corrector henüz bitmedi, bittiğinde farklılıkları yazacağım.

Bir süredir cilt bakım ürünlerinden uzak duruyordum ama yeterince temizlenmediğini hissettiğim için ve de özellikle göz altlarımdaki şişlik ve koyu renkli halkalar birşeylere başlamam gerektiği sinyalini veriyordu. Makyaj Çantam'ın yazısından sonra The Body Shop karar kıldım. 2 al 1 öde kampanyasının da etkisi var tabii ki ;)
{Online satışı olan bir firma değil ancak telefonla siparişte çok yardımcı oldular. Kampanyadan dolayı Ankara'daki mağazalarda istediğim ürünlerden bazıları kalmamıştı. Kanyon TBS'u aradım, istediğim ürünleri söyledim. Verdikleri hesap numarasına havale ettim ücreti ve ürünler ertesi gün elimdeydi. Kargo ücreti de gerçekten çok makul.}
The Body Shop Seaweed Clarifying Gel {Yosun Arıncıdırıcı Yüz Yıkama Jeli}
The Body Shop Seaweed Toner {Yosun Arındırıcı Tonik}
The Body Shop Seaweed Pore Perfector {Yosun Gözenek Sıkılaştırıcı Jel}
The Body Shop Seaweed Mattifying Day Cream {Yosun Matlaştırıcı Gündüz Kremi}
The Body Shop Vitamin E Eye Cream {Vitamin E Göz Kremi}

5 gün yeterli bir süre değil ama hassas bir cildim olduğu için 1-2 kullanışta bile sivilce yapabiliyor bazı ürünler. O açıdan sorun yaşamadım. Yosun serisi ferahlatıcı bir his bırakıyor ciltte. Çay ağacı serisinin kokusunu hiç sevmemiştim. Cildim çok yağlı olduğu için nemlendiriciye gerek duymuyorum. Sadece havalar soğuduğunda yüzümün bazı yerleri kuruyor. O yüzden matlaştırıcı nemlendiriciyi aldım ama çok fazla kullanmıyorum. Göz kreminden ise umutluyum . Tutulan bir ürünmüş, fiyatı da piyasadaki diğer ürünlere göre uygun. Umarım olumlu sonuçları yazarım ileride.

ESSIE MATERIAL GIRL & GOOD TO GO

28.11.10

 Limango'dan aldığım Essie ojelerim geleli çok oldu ama kullanamamıştım bir türlü.
Her ikisinin rengi de beklediğim gibi geldi. Şişedeki rengi tamamen yansıtıyorlar.
Big Spender'ı deneme amaçlı sürüp, sildim. Sürümü o kadar kolay ki.. İlk fırsatta onu da tantırım.
Material Girl tam bi bordo. Yalnız tek katta sonuç vermiyor. 2 kat sürdüm ben.
O yüzden biraz zorlandım. Manikür sonrası sürdürmeyi düşünüyorum,
tek başıma sürmek uğraştırır beni. 
Ayrıca üzerinde de good to go var.
Çok yoğun 2 kat ojeyi sn.de kuruttu ve tam not aldı benden :)

BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ ♥

26.11.10

26.11.2000
"Korkunç Bir Film" ilk gösterimde
Niye bu film mi seçtiler, tam bi muamma..
İki lise son sınıf öğrencisi; öss, dersler, dershane bunalmışlar biraz.
Hem akılları da beş karış havada, hem "hayat zor" demeye yeni yeni başlamışlar gibi..
Karşılıklı itiaflara başlıyorlar.
Daha önceden bişeyler var zaten ama su yüzüne yeni çıkıyor.
Sonrasında dünyanın en iyi romantik filmini izliyorlar gibi mutluluk, heyecan ve duygusallık halleri..
O gün onlar için sonraki hayatlarının bir başlangıcı oluyor..
Yıllar geçerken, zor zamanlar da oluyor; neşeli, şen, huzurlu, çok mutlu oldukları da..
Hayatlarındaki her anı beraber karşılıyorlar.
Uzunca bir dönem ayrılıklar, kilometreler ve kavuşmalar şeklinde geçiyor.
Dayanacak güçleri kalmadığında hep bir arada olmak için kolları sıvıyorlar ve evleniyorlar.
İlk danslarını bu şarkıda yapıyorlar.
Sonrası mutluluk..
Bugünse "10 yıl nasıl da çabucak geçmiş" deme günleri ;)

24 KASIM

24.11.10

bazen heyecan,
bazen özlem duyduğum,
bazen umutsuz,
bazen kararsız olduğum;
ama
şartlar ne olursa olsun
her zaman sevdiğim/seveceğim bir mesleğim var
iyi ki var
!

İŞTE GELDİM, BURADAYIM!

22.11.10

Bugün yukarıdaki çizimi yaşamayan kaç kişi var merak ediyorum? *_*

Dün akşam geldik, hiç oturmadan bavul açıp, yerleştirme işine giriştim.
Yıkanmayı bekleyen çamaşırları yıkamadım; sırf ütüyü gecikirmek için.

1150 km yapmışız toplamda. Hepsini ben yapmışım gibi pestilim çıkmış.
Tatil demek, yorulma demek, bir kez daha anlamış olduk.

Hiç sütlü tatlı yemedim. Kaymaklı ekmek kadayıfı ve baklava yediğim en hafif yiyeceklerdi.
Gerisini siz düşünün. Zaten eve girer girmez tartıldım. 1,5 kilo yanıma kar kaldı.
Diyetisyen yolları gözüküyor artık. Benim halledebileceğim bişey olmaktan çoktan çıktı.
Kendi kendime dur diyemiyorsam, ipin ucu kaçmadan yardım almak en doğrusu!
(sosyal mesaj sadece kendime)

Bayramda karşılaştığım, bana göre en komik şey memleketimde lokum kuyruğunun olmasıydı.
Şehirlere özel yiyecekler, her zaman mı kapı kapış gidiyor tatillerde?
Arkadaşlarım için 2 gün uğraştı babam ve sonunda başarıp aldı.

Annemlerle, yakınlarımla olmak yine mutlu etti. Yine hep beraber olabilsek diye geçirdim içimden.
Ayrılırken yine ağladım. Bu hep böyle devam edecek artık, anladım.
Büyümekle/büyüyememekle ilgisi yok.

Annem bir sürü yiyecek hazırladı yine burası için.. Hazır yemeyelim diye köfte bile yaptı.
Onları bir öğünde yiyebileceğimiz kadar ayırdı, yerleştirdi.
Hatta son gün ayrı yemek bile yaptı, bugün yiyelim diye..
Anne olmak, anne gibi düşünmek apayrı bir şey.. İyi ki var ♥

Yoruldum, evimi de özledim ama yeni bekleyişim yarı yıl tatili..
 2 ay geç hadi çabucak!

BAZI PAZARTESİLER GÜZELDİR ♥

8.11.10

Bugün dersim yok. Hafta içi evde olmak, hafta sonu evde olmaktan daha farklı ve daha güzel.
Herkesin işte olduğunu bilmek gibi sadist bir düşünceden dolayı böyle hissediyor olabilirim :p
Hava güneşli, ben mutluyum, bir de ayaklarıma baktıkça gülesim geliyor.
Çok şapşal görünüyorlar değil mi?
1 kitap, 1 film, 1 bardak kahve, 1 dilim kek, sırt ağrısına bire bir sıcak su torbası..
Bekleyen işleri de akşama postaladım.
Zor hayat, gerçekten çok zor ^_^
Şu gördüğünüz, yarısı çoktan bitmiş kek Püstüklü Mama'nın uyduruk keki.
Sadece ismi uyduruk desek daha doğru aslında.
Nefis bir şey oldu. Detaylı bilgi burada gizli!
Peki bu film afişine dikkat ettiniz mi?
Uzağı görememe rağmen, cumartesi günü tam bir algıda seçicilik durumu yaşadım. 
Bulut keçe ve renkli yağmur damlaları çok sevimli..
Çağan Irmak, Genco Erkal, Sevinç Erbulak şöyle dursun sırf afiş için bile giderim ben bu filme!

MİM | ACILARA YENİLMEYEN GÜLÜMSEYİŞLER - ATİLLA KESKİN

7.11.10

Sevgili Aslı'nın mimi benim için hem eğlenceli,
hem de fazladan bir kitap yorumu yazmamı sağladığı için yararlı oldu.
Teşekkür ediyorum o yüzden ;)

Mim konusu şöyle:
"Kitaplığınızın karşına geçin. Gözlerinizi kapatın. Derin bir nefes alın. Elinizi kitapların üzerinde gezdirin ve birini seçin. Şimdi gözlerinizi açın. Bir kitap seçmiş durumdasınız. O kitabı satın aldığınız ya da hediye gelmişte olabilir anı hatırlamaya çalışın. İlk kez okuduğunuzda neler düşünmüştünüz, hatırlayın. Şimdi sayfaları şöyle hızlıca bir dolanın ki, kitabın kokusu burnunuza gelsin. Evet, ne güzel bir koku bu! 55. sayfayı bulun. Sayfayı tekrar okuyun. Sayfadan bir paragraf seçin ve mim konusu olarak bunu blogunuza yazın. Daha sonra siz de 3 arkadaşınıza cevaplaması için gönderin."

Kitaplığımın karşısına geçtim. Gözlerimi kapattım ve kitaplardan birini seçtim.


Bir anı kitabı, yazarın kendi kaleminden yaşam öyküsü.
Üniversite 2. sınıftaydım. Babam Afyon'da bulamamış, almamı istemişti. Ona göndermeden önce bir günde, yatağımdan çıkmadan okumuştum yurtta..
Kitap arka kapağı Nihat Behram'ın kaleminden;
Atilla Keskin, '68'li dönem'de, Deniz'ler, Hüseyin'ler, Yusuf'lar, Sinanlar'la aynı ideali paylaşıp yeryüzü biraz daha aydınlık olsun diye yüreğinde kıvılcımlarla yola çıktığında, Ortadoğu Teknik Üniversitesi son sınıf öğrencisiydi. Fedâkarlık, inandığı yolda yürürken tehlikeyi hesap etmemek, ideal ve kader ortaklığı, o kuşağın en belirgin özellikleriydi. O günlerde en önde yürüyenler ya öldürüldüler ya da hemen yanıbaşlarında bir arkadaş canında soludular ölümü. Denizler'in idam hükümlerinin okunduğu salonda, haklarında idam hükmü verilen on sekiz gençten biri de Atilla Keskin'di. En delikanlı yıllarını darağacının gölgesinde dört duvar arasında, ömrünün yirmi yılını da sürgünde gurbet elde geçirdi. Onun anılarında kuşağının kavga günleri, kavga arkadaşlarının insani derinliğiyle iz bırakmış duyguları ışıldıyor. Gülümseyişlerinde acılar, acılarında gülümseyişler gizli. Sesi, yaşamın içinden gelen insanın sesi: eğilip bükülmemiş, sade, gerçek, içtenlikli... Ve zaten sivil tarih de ipuçlarını böylesi kaynaklardan toplamıyor mu?
55. sayfaya gelelim şimdi:

...
Pankart yazacak zaman yok. Mimarlarda karton, boya, kalem yeterince var. Bazı arkadaşlar koltuklarının altına kartonlar, çantalarına boya malzemelerini yerleştirerek otobüslere koştuyoruz. Bir sakin köşe bulup pankartları şehirde yazacağız.
68 kuşağını merak edenlerin, hiç sıkılmadan okuyacakları bir kitap; böylelikle tavsiye edeyim ben de..
sırayı size bırakıyorum!

NEW YORK'DA BEŞ MİNARE

6.11.10

New York'da Beş Minare, uzun zaman önce başlayan reklamı ve fragmanları ile merak ettiğim bir filmdi. Mahsun Kırmızıgül fobimi önceki filmlerinde yenmiştim zaten. Yani izlemem için tek engel, yaşadığımız şehre geç gelecek olmasını düşünmemdi ki şaşırtıcı bir durum oldu ve vizyona girdiği ilk gün burada da gösterimdeydi. Biz de fırsat bu fırsat deyip, dün akşam izledik. Türkçe dublaj olması dışında bana göre güzeldi. İngilizce konuşulan tüm sahneler alt yazı olsaydı daha iyi olurdu ki bu sahneler cidden çoktu. Kurgu olarak çok farklı bir film değildi. Sonunu tahmin ediyorsunuz izlerken ama aksiyon sahneleri gayet iyiydi. Sıkılmadan geçiyor 2 saat. Sabah çok fazla olumsuz eleştiri izledim ve okudum. Bence haksızlık olmuş biraz. Tamam, Amerikan filmelerinin bilindik sahneleri kullanılmış bazı yerlerde, komik replikler var, senaryoda tam bir bütünlük yok ama yine de pek çok filmle kıyaslayınca gayet güzeldi. Bir de Türk filmlerine karşı oluşan önyargının ve küçümsemenin çok saçma olduğunu düşünüyorum. Unutmadan, Haluk Bilginer her zamanki gibi harika bir oyunculuk çıkarmış. Sırf O'nun için bile izlenir bu film. Konuya hiç değinmedim, izlemenizi tavsiye ediyorum.

ÜRGÜP & GÖREME & AVANOS TURU

1.11.10

İnsanlar turlarla akın akın gelirken, bizim dibimizdeki yerlere gitmememiz olmaz diye bayram tatilini değerlendirdik. Zilyon kez görmüş olsak bile eğlenceli oluyor kısa geziler.
Bol bol fotoğraf çektim ben de..
Peri bacasının içine oyulmuş bir kafenin penceresi..
Göreme Vadisi'ni izlemek için biri sürü panoramadan biri olan "O Ağacın Altı"
Her gittiğimizde ya da önünden geçtiğimizde mırıldandığım şarkı tabii ki bu :))

Fotoğraftaki deve figürü gibi bir sürü hayvan figürlü peri bacasının olduğu Hayal (Devrent)Vadisi.
Gittiğimizde yağmur başladı, o yüzden çok kalamadık bu kez ama;
şurada, şurada ve şurada değişik figürleri görebilirsiniz.
Tıpkı bulutları bir şeylere benzetmek gibi eğlenceli oluyor.
"Kör de bilir Avanos'un yolunu, çanak çömlek kırığından bellidir."
demiş Aşık Seyrani yıllar yıllar önce..
Bir değişiklik yok Avanos'da, çömlekçiler hala var, bir sürü de çömlek atölyesi..
ve ben bu derya içinde güveç için çömlek alamadım;
çünkü eve gelince aklıma geldi her zaman ki gibi :p
 
 
Son olarak da Turasan Şarap Fabrikası'na gittik.
Satış mağazasını gezip, alışveriş yaptık.
Şarap tutacakları çok sevimli değil mi?
Şimdi çalışma zamanı maalesef
İyi haftalar herkese..