KİTAPKİTAPKİTAP

31.7.09

Kitap kurdu oldum ben.. Evde yatıp, okuyorum.. Kapı, pencere de açık.. Azıcık esinti olunca iyicene keyfim yerine geliyor.. Bu ara yapmayı en çok sevdiğim şey bu.. Tabii ki içecek birşeyler de lazım, soğuk-sıcak farketmez..
______
Önce yoldakilerden bahsedeyim..
Koloni, Jean-Christophe Grange'nin son romanı.. Benim için beklenen roman, çünkü bu yazar beni hiç yanıltmadı. Eğer polisiye roman seviyorsanız kefilim ben, güzeldir kesin..
Puslu Kıtalar Atlası, çok merak ettiğim bir İhsan Oktay Anar kitabı..
Ve de Kumral Ada Mavi Tuna, Buket Uzuner'in okumayı ertelediğim kitaplarından biri.
Okuduktan sonraki düşüncelerimi de yazarım tabii ki..
***
Şimdi gelelim okuduklarıma..

Başucumda Müzik yıllardır okumayı ertelediğim br kitaptı. Ne zaman istesem, araya başka bir kitap girdi. Okuyup, bitirdikten sonra çok ayıpladım kendimi.. Çünkü çok geç kalmışım gerçekten ve kesinlikle okumanızı tavsiye ediyorum, benim gibi erteleyenler varsa..
***
Bin Muhteşem Güneş için söylenecek çok şey var aslında ama ben sadece "mutlaka okuyun!" diyorum. Uçurtma Avcısı'ndan daha çok etkiledi beni, belki de içinde kadınlar olduğu içindir, kim bilir..
Bu kentin ne çatılarını ışıldatan ayları sayabilirsin,
Ne de duvarlarının gerisine gizlenen bin muhteşem güneşi
sf:225
***
İkinci Şans çik-lit bir roman. Ne zamandır bu türü okumak istiyordum. İkinci Şans'a bir şans verdim :) İyi ki de vermişim, sabahtan beri elimde, güzel.. Çik-lit nedir? diyenler için şuradaki yazı süper. Hatta buraya da koyayım.
Bir kere okuduğunuz için eğilip bükülmenizi gerektirecek bir tür değildir. Ucuz ve aptal değildir. Büyük anlatıları olan ve yüce sanata hitap eden bir tür değildir ama büyük amaçlara hizmet eden ve tadına varabilecek herkese kapısı açık olan, kapısı her olasılığa açık bir eylem alanıdır. Resmen feministtir. Sık sık slogan atar, içerdiği feminizm ete ve kana bürünmüş, nefes alan bir hayat gerçeğine dönüşmüştür. Yani çirkin, itici ve bakımsız değil, cazibeli, pratik ve vazgeçilmezdir. Dedikodu yasaldır bu türde. Kimse 'hiç sevmem' kılıfı geçirmez üzerine. Nefis hikâyeler vardır. Her biri gerçek hayattan cımbızlanan ve dalgasını geçen skandallarla bezenmiştir. Neredeyse her kadının içindeki, özellikle de şehirli kadının içindeki tüm infilak alanlarından beslenir. Sayısız g noktası vardır ve bu g noktalarını biz kadınların zaafları belirler. Kelime olarak 'chick literature', yani 'piliç edebiyatı' kökünden gelir 'şık literature-edebiyat' olarak nüansalandırılabilir. Çünkü yer yer kokoşluk da içeren bir stil hali mevcuttur. Genç ve genç hisseden kadınlar için, tamamen onlar tarafından tüketilmek üzere üretilir. 90'ların başından itibaren edebi cenderelerini söküp atan, pratik zekâlı kadınlar tarafından her yıl onlarcası yazılmıştır. Patlama noktası elbetteki Bridget'in malum günlükleri olmuş ve içeriğindeki mizahın kalitesi ve dozuyla milyonlarca kadını peşine takmıştır. Erkek egemen espri üretim merkezlerine kadının yaptığı istilanın adıdır çik-lit. Yeni kadının gerçek yüzünü acısı ve tatlısıyla sergilediği, her kadın kadar teşhirci ve değerli, derin ve şaşırtıcı acayip bir şeydir. Yazarlarının her biri dil ustasıdır. Feci dansöz, şeker virtüözdür. Tüm duyargalar açıktır ve buna karşın beklenmedik cümleler beklenmedik anlarda kuruluverir. Malum, basiti yakalamak zordur. Ve işte çik-lit de şu an dünyanın tüm metropollerinde yaşadığımız hayatkadar 'basit' ve 'uyarıcı'dır.

GÜNLÜK

30.7.09

Merhaba herkese,
Ani bir kararla bir kaç günlüğüne eşimin yanına gittim ama 10 gündür oradaydım. Haliyle uzak kaldım buralardan..
Annemle gittik aslında, amacımız perdeleri oradan almaktı. Daha kolay olur takılması, sorun olursa değiştirmesi vs. diye düşündük ama ülkemizin güzide şehri Nevcity'de perde bulmak deveye hendek atlatmaktan daha zor bir uğraşmış.. Bunu yaşayarak öğrenmek epey bir zorladı beni manen..
Bir şehir neden geriye gider hep, anlamış değilim.. Tamam ulaşım olarak uzak bir yere düşüyor. Daha doğrusu büyük şehirlerle kesişmiyor ama dört bir yanı turistik bir il biraz olsun gelişmez mi?
Geçen sefer orada yaşayacağımız gerçeğiyle yüzlemiştim ve bayağı canım sıkılmıştı. Bu kez herşeyiyle kabullenmeye çalıştım orayı.. Yine de pek başarılı olamadım. Sosyal faaliyet olarak hiçbir şey yok. Oturup çay içebileceğiniz bir yer bile yok. Hadi onu geçtim, evimde otururum ben de, ne bileyim böyle çarşıya çıkayım. Biraz dolanayım ne var, ne yok deriz ya, burada o da yok.. Böyle garip bir yer işte.. Tek dileğim bir an önce kurtulmak :))
Neyse zaten var olan 3-4 perdeciyi gezdik. Fiyat olarak fazla olduğu gibi, ninem zamanından kalmaydılar. Bir de amcalar bunlar moda deyince, daha fazla gezmeye gerek yok dedik. Annem ertesi gün döndü ve perdelerimizi canım memleketimden beğendi. Ben de dün onay verdim, şuan dikiliyorlar.. Mobilyalarımızdan hala ses yok.. 3 hafta doldu, umarız gelecekler ve biz yerleşeceğiz :)
Geri kalan günlerde eşim işten çıkınca Ürgüp ve Göreme'ye gittik. Oralarda dolandık, yemek yedik. Tek bir fotoğraf bile yok.. Çünkü fotoğraf makinem bozuldu !!! :(((( Durup dururken, beyaz çekmeye başladı. Hiç bir ayarıyla oynamadım, düşürmedim, çarpmadım. Hatta gözüm gibi baktım ilk defa ve bozuldu :( Özellikle ışıkta aşırı parlak çekiyor, neresi bozulmuş olabilir acaba?
Amazon'dan almıştık. Yurt dışından alınan ürünlerin garantileri nasıl oluyor acaba, bilen var mı? Markası Sony. Tr.de bu model henüz yok. Bir alt modelinin fiyatı 800 lira. Onu da geçtim fotoğraf makinesiz olmak, çok sıkıcı. Yarın götüreceğim servise, umarım yardımcı olurlar.
Sonuç olarak işte geldim, buradayım. Merak edip, soran arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum ve herkese kocaman sevgilerimi gönderiyorum :))

BURALARDAYIM

1.7.09

Evet evet yaşıyorum :)

Ama yok böyle olmayacak, hep ertelemeye başladım blogu.. Canım hiç yazmak istemiyor.. İşin kötüsü bahanem de yok.. İşleri, yemeği annem yapıyor.. Ben yiyip, içip, gezip yatıyorum..
***
Okuldaki seminer dönemi de bitti.. Hayatımda bir dönem kapandı.. Merak ediyorum yeni okulum nasıl olacak, ortam nasıl olacak? En az buradaki kadar iyi arkadaşlar istiyorum.. Yaş farkı çoktu aramızda, hatta en küçük ben ve 2 arkadaşımdık :) Diğerleri 15-25 yıllık öğretmenlerdi ama en ufak zorluk çekmemiştim. Çok sıcak bir ortamımız vardı ki bu çok önemli bence. Yani öyle sınıfıma girerim dersimi işler çıkarımla bitmiyor iş.. Okulda her yönden huzur olmalı ki daha verimli olsun hem öğretmenler, hem öğrenciler.. Sonuç olarak buradaki 3,5 yılım çok güzel geçti, umarım hep şanslı olurum bu konuda.
Yılan hikayesine dönecekti ki, nihayet ev bulduk !! Tabii ki yukarıdakiyle alakası yok ama eşim beğenmiş; ben de görmüş, beğenmiş kadar oldum. Yarın eşimin yanına gidiyorum. Oradan Kayseri'ye geçip mobilyalarımızı alacağız. Nereden, ne alacağıma karar verdim az çok.. Umarım aksilik olmaz ve alabiliriz. Çünkü kendi düzenimizi kuralım istiyorum artık.. 


Kitap okuyorum yatmadan mutlaka.. Aşk bitti, Ahmet Ümit/Bab-ı Esrar var şimdi elimde.. İki kitabın ortak yanı her ikisinde de 'Konya' var. Arkalı önlü denk geldi. Pekişiyor Konya bilgileri :) Aşk güzel ama böyle durgun sanki.. Aslında tam dinlendirici bir kitap.. Bab-ı Esrar'a ise yeni başladım ama diğer Ahmet Ümit kitaplarında olduğu gibi zevkle ve heyecanla okuyorum.
Bugün ani bir kararla saçımı kestirdim ve boyattım. Hiç aklımda yoktu aslında.. Saçımı tararken çok sinir oldum. Zaten gölge bir garip hal almıştı. Ne yaptıracağıma karar vermeden gittim, Allah'tan pişman olmadan çıktım. Bakır rengi oldu, gerçi şuan kızıl gibi ama yıkadıkça oturur renk. Henüz kısacık kestirecek kadar cesur değilim, az biraz aldırdım uçlarından.. İyi hissettim kendimi, kesin var birşey bu saç işlerinde.. Serotonin yükledim bünyeme :p
Burayı da güncelliyorum arada; geçen haftam cameo yapmakla geçti. Çok güzel çantalarda hayat bulacaklar. Yenileri henüz koymamış Melih Hanım sitesine, güncellediğinde haber veririm.
Şimdilik bu kadar..
Yollarda olacağımdan, bu kez yazamama bahanem var ;)