İNSANLAR İNSANLAR ...

30.3.10

İnsanları, olayları, düzeni sürekli eleştiren bir insan evladı; nasıl olur da olumsuz eleştirilerin odağında olan, dahası o sürekli eleştirdiği tipteki insanın şakşakcısı olur?!
Demek ki, neymiş? Her insan dosdoğru olamıyormuş..
Demek ki neymiş? Öyle her ortamda, herşey için bık bık ötmemek, büyük konuşmamak gerekiyormuş..
Demek ki neymiş? Çok konuşan insanlardan, boş konuşan insanlardan koşar adım kaçmak gerekiyormuş..

Ben bunu buraya neden yazdım peki? Aklıma yazayım, unutmayayım diye..

KEÇE NEREDEN ALINIR?

Bana en çok gelen sorulardan biri keçelerimi nereden aldığım.
Amerika'dan getirdiklerim bittikten sonra benim de keçe serüvenim bitecek sanmıştım.
Çünkü ilk zamanlar bulamadım internetten alabileceğim bir yer. Bulduğum yerlerde oldukça pahalıydı.
Nevcity malum, ara ki bulasın..
Sonra Pasaj'dan birkaç satıcı buldum, onlardan aldım derken Ayça'nın Dükkanı ile tanıştım.
Ayça bir çoğunuzun tanıdığı Ayça, tanımadıysanız bir de şöyle deneyelim; Düğün Hikayesi.
Şimdi tanıdınız değil mi? :)
Sattığı keçeler bugüne kadar aldıklarımın içinde en iyisi.
Yumuşak ama keserken parçalanmıyor, kolay kesiliyor, renkleri çok canlı ve renk çeşitliliğini günden güne arttırıyor.
Ayrıca fiyatları çok uygun.
Almayı düşünenlere gözü kapalı tavsiye ediyorum.
Hem ücretsiz kargo avantajı da var.
İlk siparişimde sabun hediye etmişti Ayçacığım, bu kez kendi yaptığı keçe çiçekleri..
Hemen broş iğnesi taktım arkalarına.. Çok güzeller ;)
Etsy'de de kendi yaptığı ürünleri ve çektiği birbirinden güzel fotoğrafları satıyor.
.

CUMARTESİ-PAZAR

28.3.10

Cumartesi kahvaltı yaptık burada. Kendimizi deniz kenarındaymışız gibi hissederek..
Baraj ama olsun, deniz gibi görünüyor.. Önemli olan hissetmek :p
Açık havada olmak, çok iyi geliyor insana.. Yaşasın sıcak hava ve tabii ki hafta sonu! 
***
Pazar evde mayışma günü..
Geç ve uzun kahvaltı, pijamayla oturma, saç baş bi yerde, dergi, gazete, kitap okuma..
Biraz temizlik, biraz yürüyüş, akşam yemeği dışarıdan, ohh..
Gelsin önümüzdeki hafta sonu..

ROMANTİKA / TURGUT ÖZAKMAN

24.3.10



... Şaşırtıcı bir aşkın öyküsü. Bir aşk güzellemesi. 1960-1987 dönemine özgü çalkantılar. Sürprizler, oyunlar, dönüşümlerle dolu, gizemli bir ilişkinin gizli tarihi. Kuşaklar arası çatışmalar. Renkli, ilginç, şaşırtıcı karakterler. Kıvrak, akıcı, neşeli bir dil, yalın bir üslup.
yazıyor arka kapakta. İşte tam da bu böyle bir kitap, Romantika.. Keşke birkaç kitabı daha olsaydı Turgut Özakman'ın aşka dair.. Çok beğendim, kesinlikle çok etkileyiciydi hikaye. Aşkın bu şekilde yaşanabilmesi bizim kuşağımız için çok uzak bir ihtimal, hızla yozlaşıyoruz; bunu görmek acı aslında..

Arka kapaktan bir kaç not:

"Kendinden başkasını sevmeyen, bedenini kutsayan, kafası yerine bilmemnesi ile düşünen birinin aşkı anlamasını, övmesini beklemenin, bir kurbağadan arya söylemesini istemek kadar gülünç olduğunu bilirim."
...
"Sevene yılan bile dokunmaz. Bu büyük ve önemli sözü daha duymamış olabilirsin. Çünkü az önce uydurdum. Ama bir gün kalbi olan herkesin, bu sözü benimseyeceğine inanıyorum."
...
"Bir gün 'aşk ihtilaldir' demiştiniz. Bu sözün anlamını şimdi anlıyorum. Aşk gelince, gerçekten yeni bir dünya kuruluyormuş. İçimde, varlığından haberli bile olmadığım yeni duygular keşfediyorum. Eskiden göl balığıydım. Şimdi akıntıya karşı yüzen bir sazanım."

Mutlaka Okuyun!

NETBOOK KILIFIM BÖYLE DAHA GÜZEL 1

21.3.10

Netbook'um için kılıf arıyorum demiştim ya, bulduğum kılıflar güzeldi ama benim beğendiklerim 90 lira civarındaydı. Gereksiz olacağını düşündüğümden {böyle düşündüğüm ender zamanlardan biri} orijinal kılıfının üzerini keçelerimle süslemeye karar verdim. Aklımda belirli birşey yoktu, o yüzden Etsy'de keçeden yapılmış yastıklardaki desenlere baktım ve şu linktekinin aynısını yaptım. Arka tarafına da  farklı birşey yapacağım ama onu yapana kadar bu yüzünü göstereyim dedim ;)

BENİM YOL HİKAYELERİM BİTMEZ!

18.3.10

Daha önce de yazmıştım ama yolculuklara devam ettikçe, gariplikleri de aynı hızla çekiyorum üstüme :)
Ankara yollarındaki son hikayemin başrolünü jandarmalar, ben ve meraklı teyze paylaşıyoruz. Teyze benden yarım saat sonra falan binmiş, uyuduğum için biniş anını hatırlamıyorum. Bir ara gözümü açtım, açmamla öğrencisin heralde demesi bir oldu. Uyku sersemi hayır dedim, tekrar kapattım gözümü.. Merakı kursağında kaldı haliyle.. Sonra uyandım, kar yağıyordu. Teyze "kar da başladı, kış geri geldi, Nerelisin?" dedi. Kar, kış derken memleketten girecek ve başlayacak sorulara ama yemezler. Duymamazlıktan geldim. Ben yolculuk sırasında yanımda oturan kişiyle konuşmam, bu konuda çok yabaniyim, hiç sevmiyorum tanımadığım kişilere hayatımı anlatmayı. Neyse daha sonra jandarmalar durdurdu ve kimliklere bakacaklarını söylediler. Verdik kimliklerimizi ama teyzeden almadılar. Panik oldu, sanki kimlik almaları iyi birşey gibi, niye benimkini almadılar, seninkini de aldılar falan dedi. Ben de yaşla ilgilidir belki dedim. Durdu durdu, asker kaçağı arıyorlar bunlar dedi. "Hıııı, ben de asker kaçağıyım zaten kırmızı kimliğimle" diyemedim. Kafamı çevirdim öbür tarafa, bekledim. Sonra jandarma tekrar geldi, kimliklerimizi vermeye. Teyzem atladı hemen, "bu kızında var, bu kızında var" dedi. Teyzeyle bakıştık, ben sustum, teyze kimliğimi verdi, ben yine sustum ve yeni durumlara imkan vermememek adına hemen kapadım gözlerimi.. Aklıma da şu şarkı takıldı, hiç sevmezdim oysa. Meğer anlam kazanacağı günü bekliyormuş :p
İşte böyle.. Bakalım daha niceleriyle karşılacağım? :)

KAHVE & KOLA: SEVİYORUM SİZİ

12.3.10

Kahve ve kola..
İkisini de hergün tüketiyorum.
Çok seviyorum ve korkarım ki artık bağımlıyım.
Zararları hakkında bir dolu şey biliyorum ama hiç umursamıyorum.
Fiziksel olarak kilo dışında zararını görmedim daha, o yüzden rahatım; ancak elbet birgün başlayacak vücudum sinyal vermeye..
Kahveyi hergün 2 kupa içiyorum. Yaz-kış farketmiyor.
Kola evde yoksa dayanmaya çalışıyorum ama o kadar çok canım istiyor ki..
Birkaç gündür light alıyoruz ama pek zevk aldığımı söyleyemem. Yine de kendimi teselli etmek için içiyorum..
Az önce açtım bir tane..
İlk yudumu alınca, ohh be dedim.
Hani sigara tiryakileri uzun süre içmeyip, ilk fırsatta alelacele yakıp, içerler ya aynen öyle hissettim kendimi..
Bazen diyorum keşke sigara tiryakisi falan olsaydım, en azından kilo yapmıyor..
Pöff.. En iyisi uyumak..
Yarın son iş günü..
Şimdiden iyi hafta sonları herkese..

Görsel: weheartit

GÜNDEM, BEN, KİTAP, NETBOOK, FİLM

8.3.10

Güzel geçen hafta sonundan sonra yeni hafta güzel başlayacak derken yeni bir deprem haberi, artan ölü sayısı, göçük altında kalanları bekleyen donma tehlikesi, korku, panik, geçmişten ders alamama.. Üzüldüm.. Ders alamama demişken şuan deprem olsa, benim bilgilerim de yeterli değil eminim ve kişilik olarak da soğukkanlı değilim zaten.. Çok feci.. Evini, ailesini kaybedenler için zaten en kötüsü oldu ama geride kalanların yarası çabuk sarılır umarım..
*
Hafta sonu güzel geçti.. Hep evdeydik ve ben hava soğukken evde geçen hafta sonlarını çok seviyorum. Cumadan başlayan bir sevinç hakimdi. Çünkü ne zamandır istediğim netbook, eşimin süper sürprizi ile benim oldu. Hem Samsung, hem beyaz, hem şarjı uzun süre gidiyor.. Sadece almayı düşünenler için minik bir uyarı.. Ürün özellilerinde şarj süresi için 12 saate kadar yazıyor ama maksimum süre, kullanıma göre değişmekle birlikte 7-8 saat. Ben 3 gündür kullanıyorum. Blog okudum, video izledim, oyun oynamadım, 1-2 saat beklemeye aldım ve yaklaşık 7,5 saat gitti. Memnun muyum? Kesinlikle evet, şarjı 2-3 saat bile gitmeyen dizüstünden sonra özellikle ;)
Kılıf arıyorum şimdi. Askılı ve renkli.. Varsa fikri olan, yazabilir!
*
Malum Oscar ödül töreni yapıldı. Kim ne giymiş, tören nasılmış vs. ilgilenmiyorum. Zaten bu yıl hiçbir aday filmi izlememiştim. O yüzden fikrim yoktu ama Avatar'ın en iyi film ödülünü alamamış olmasına sevindim. Filme gıcığım var; hala 3 boyutlu izleme şansını yakalayamadığım için olabilir :p
*
Utanarak söylüyorum ki; 2010 Ocak'tan beri sadece bir kitap okudum. Onu da burada yazmıştım. Sonra Kayıp Sembol'e başladım, kafamı mı toplayamadım, kitap mı sarmadı anlamadım. Hiç huyum olmamasına rağmen yarım bıraktım ama ona bir şans daha vereceğim. Çünkü eşim 2 günde bitirdi.
Sonra İ. Oktay Anar'dan Puslu Kıtalar Atlası'na başladım. Onun da ilk 20 sayfasını okuyup, bıraktım. Bu kitabı okumalı mıyım bilmiyorum. Aslında hakkında okuduğum yorumlar hep olumluydu ama sanırım ben masalsı kitapları sevmiyorum. Gerçi 20 sayfa yorum yapmak için yeterli değil :( Bu kitap hakkında fikri olan var mı?
Bu hafta, bu böyle gitmez deyip yeni kitaplar alacağım ve eskisi gibi devam edeceğim okumaya, ~umarım~
*
Kadınlar günü bugün malumunuz.. Kutlu olsun, mutlu olsun.. Bu kadarı olağan da "kadınlar gününde taciz" başlığı nedir? Taciz eden mahlukat 'kadınlar gününde yapmayayım şunu, yılın 364 günü zaten benim' deme yetisine mi sahip olmalı sizce? Bir gün bari rahat etsin zavallılar diye düşünmediği için mi suçlu sadece? Bu tıpkı "ramazan ayında hırsızlık yaptı" gibi.. Diğer günler yapsa daha az suçlu olacak sanki..

İşte böyle, daldan dala atladım ve nihayet bitirdim.
Haftanın kalan günleri güzel geçer umarım..

VEDA

3.3.10

Selanik’te çocukluktan başlayan arkadaşlık, önce silah arkadaşlığına sonrasında cumhuriyetle birlikte aynı ideallerin peşinde yürüyen yarım asırlık dostluğa ve ölene kadar süren kardeşliğe dönüştü. Aralarındaki dostluk o kadar büyüktü ki biri öldüğünde diğeri de hayata veda etmek istedi…

Veda, ölüme meydan okuyan bir kuşağın hikayesi. Filmde sadece Atatürk’ün hayatı anlatılmıyor, aynı zamanda bir döneme ışık tutuluyor. Filmde dostluk, savaş, aşk, sevgi gibi konular ‘insan olmak’ çerçevesinde tekrar ele alınıyor. “Veda” Salih Bozok’un anlatımıyla, bu dostluğun, Atatürk’ün hayatının dönüm noktalarının, vatanı kurtarmak için ölüme meydan okuyan bir kuşağın komutanının hikayesi…
     
Veda’nın amacı, Atatürk’ü sadece Türkiye’ye anlatmak değil, aynı zamanda tüm dünyada Atatürk’ün tanınmasını sağlamak.
Senaryosunu Zülfü Livaneli’nin yazdığı ve yönettiği filmin görüntü yönetmenliğini Peter Steguer yaptı. Müzikler yine Zülfü Livaneli’ye ait. Çekimlerine 27 Ekim’de başlanan filmin senaryo çalışması 3 yıl sürdü ve çekimler 7 haftada tamamlandı. İtalya’dan ekipleriyle gelen Aldo Signoretti ve Vittorio Sodano saç ve makyajı yaptı. Veda için Türkiye’ye 1200 kg makyaj malzemesi geldi. Bu proje için 150 adet gerçek saçtan peruk yapıldı. Makyaj ve saç ekibi için 2 mobil kuaför ve makyaj salonu ve 1 adet makyaj laboratuarı özel olarak tasarlandı ve üretildi.
Tamamı yerli sermaye ile hazırlanan projede, 13 kişilik İtalyan ve Alman teknik ekip görev aldı. Türkiye’de ilk defa bir prodüksiyon için 12000 parça kostüm ve aksesuar Baran Uğurlu tarafından hazırlandı. Kostümler en ufak ayrıntısına kadar gerçeği yansıtabilsin diye dönemine uygun olarak eskitildi, renklendirildi, işlendi. Devamlı çalışan 29 araç, 98 kişilik ekip ve 2000 kişilik figurasyonla Türkiye’nin en kalabalık prodüksiyonu gerçekleştirildi. “Veda” çekimleri, Ayvalık, İzmir ve Antalya’da gerçekleşti. Savaş sahneleri doğal plato olan Seferihisar’da çekildi. Uşakizade Köşkü gibi gerçek mekanların yanısıra Atatürk’ün arabası ve vagonu da çekimlerde kullanıldı.
   
http://www.vedafilm.com/ (resmi web sitesi)
http://vedafilm.blogspot.com/ (resmi blog)
http://www.facebook.com/vedafilm (veda facebook)
http://www.flickr.com/photos/vedafilm/ (film ile ilgili görseller)
http://www.twitter.com/veda_film (resmi twitter adresi)

*Tüm görseller ve ayrıntılı bilgi filmin resmi web sitesinden.
***
Benim düşüncelerime gelince; dün akşam izledim filmi; bazen yüzümde gülümseme, çoğunlukla gözümde yaş ile.. 
Çok beğendim. Büyük bir beklentiyle gitmiştim zaten ve kesinlikle hayal kırıklığına uğramadım.
Makyajlar çok gerçekçiydi. Müzikleri harikaydı.
Aklımda bir sürü sahne var şuan ama anlatmayacağım tabii ki, izlemeyenler için.. 
Şimdi DVD'si çıksın diye bekliyorum; öğrencilerime de izletmek için..
Eminim bir çok olumsuz tepki de alacaktır; ama ben kulaklarımı tıkadım.
Başta Zülfü Livaneli ve oyuncular olmak üzere, tüm ekibe sonsuz teşekkürler..

UYUM

2.3.10

Bazı renkleri birbirine çok yakıştırıyorum ve o renkleri birbirleriyle kullanmayı seviyorum;
giyimde, aksesuarda, dekorasyonda..
Mesela sarı-gri-krem, pembe-gri, pembe tonları-kahve tonları, yeşil tonları-kahve tonları, turuncu-mor ...vs.
İşte bu etkinin ürünü olan iki tacımı beğeninize sunuyorum :p
Nasıl olmuşlar?
Daha çok fotoğraf için tık ve tık !