BALKON

17.6.10


 {hafta sonu = balkon keyfi}                       
Yarın karne günü :)
Yarından sonra 8 gün daha okul var ama boş boş oturacağımız için çorbadan iş günü olacak.
Sonrasında ise tam 2 ay ye-iç-yat, ohh..
Şimdiden güzel bir hafta sonu diliyorum herkese..

MEZUN NAZO :)

11.6.10

"Devam ediyor, bitecek, az kaldı, bitti sayılır" gibi muallakta kalmalardan sonra nihayet BİTTİ.. Yüksek lisans mezunuyum artık. Kısa vadede hiçbir yararı olmasa da, bir gün işe yarayacağını umuyorum. Gerçi yüksek lisans yapmak/yapmış olmak bir ayrıcalık değil günümüzde ama hiç olmamasından iyidir :p
3 haftadır bu yüzden Ankara'ya gidiyorum günü birlik.. Prosedürler çok yordu beni. Kütüphaneden, medikodan çıkış aldım ki medikonun yolunu bile bilmiyordum. Tezi kopyalatmak için beklediğim sıra, hocaları bir araya getirme vs. hepsi yorucu ve sıkıcıydı. Herşey yavaş işliyor, bir kişinin yapacağı işi 4-5 kişi paylaştığı için, herkes başka yere yönlendiriyor. Ankara'yı çok sevmeme rağmen bir süre görüşmesek iyi olacak :) Verdiğim ara, uzatma derken 3 yılda bitmiş oldu. Düz mantıkla, doktoraya bu dönem başlasam 6 yılda biter :)
Öğrenciliğimin tamamen bitmesi şerefine balonları uçuruyorum ^_^ 


"MUZ SESLERİ" YORDUN BENİ

8.6.10

Muz Sesleri'ni çok zor bitirdim. Önceleri iyi gidiyordu, sonra toparlayamadım. 3 ileri- 2 geri okudum resmen. Bir ara bıraktım, sonra merak ettim ve sonunu getirmek istedim. Ece Temelkuran'nın kitaplarını takip ederim. Gazete yazılarını severek okurum, pek çoğunu buzdolabı üstü yazısı yapmışlığım vardır ama Muz Sesleri çok zorladı beni. Anlatımı diğer kitaplarından farklıydı. Bölümler arasında kopukluklar vardı. Beyrut'u merak ediyordum, Bin Muhteşem Güneş ya da Uçurtma Avcısı tadında olmasını bekliyordum, olmadı ama bitirmeyi başardım. Belki daha sakin bir zamanda okumam gerekiyordu. Bu kadar olumsuzluktan sonra ise kapak tasarımını çok beğendim.

Sonrasında Marc Levy / Keşke Gerçek Olsa'ya geçtim. Gayet iyi gidiyor, ardından devam niteliğinde olan Sizi Tekrar Görmek okunacak.

Sonra ise yeni kitaplarını gözü kapalı aldığım iki yazarın son kitaplarını okuyacağım. Biri Ahmet Ümit / İstanbul Hatırası, diğeri J. C. Grange / Ölü Ruhlar Ormanı

PATLICAN BÖREĞİ

4.6.10

Patlıcanlar bol, taze ve lezzetliyken; tamamen Afyon'nun yöresel yemeği olan bir tarif yazayım dedim (40 yıllık aşçı konuşuyor ^_^) Geçen hafta annem yanımdayken yaptı, afiyetle yedim :)
Her ne kadar ismi "börek" de olsa, öyle bildiğiniz börekler gibi hamur işi değil. Patlıcan garip bir sebze; ya çok sevilir, ya nefret edilir. Sevmeyenler belki bu şekilde sevebilirler, sevenler de daha çok sever :))
Malzemeler:
6 adet orta boy patlıcan
Yarım kg yağsız kıyma
Yarım demet maydanoz 
2 yumurta
2 adet domates
1 su bardağı sıvı yağ
Sivri biber
Tuz, karabiber, kırmızı biber
Yapılışı:
Patlıcanların dış kabuklarını alacalı bir şekilde soyduktan sonra, küçük kuşbaşı şeklinde doğranır. Yağda kızartılır ve yağı süzdürülür. Kıymanın içine maydanoz, yumurtalar, baharatlar ilave edilir. Yağı süzülmüş patlıcanların yarısı alınarak fırın tepsisine yayılır. Bir adet domates küçük küçük doğranır. Üzerine hazırlanan kıymalı harcın yarısı ilave edilir ve iyice karıştırılır. Artan patlıcanlar eklenir, geri kalan harç üzerine ilave edilir. Halka biçiminde doğranmış domatesler böreğin üzerine yerleştirilir, aralarına istenirse sivri biberler konulur ve önceden 200 deredecede ısıtılmış fırında 30-40 dk, üzeri kızarana kadar pişirilerek sıcak servis yapılır.