27082015

27.8.15

Evimdeyim. O gün buradan o kadar apar topar çıkmıştık ve o kadar perişandık ki, hiç çıkmıyor aklımdan. 
Bugün annemlerden ayrılmak çok zor geldi. Ben hep ağlaktım vedalarda ama bu kez çok farklıydı, sanki ikiye bölündüm, yarım orada kaldı. 
Hani güzel bir şey olduğunda "dünyanın en mutlu insanı benim" deriz, ben bunu artık hiç diyemeyeceğim. Dünyadaki başka yarım kalmış insanlardanım artık. Bazı gerçekler çok ağır...

YENİ BLOG ADI | NAZO'NUN DEFTERİ

26.8.15

Yaklaşık 8 yıl önce blog yazmaya karar verdiğimde seçtiğim ad niye öyle sabah programı adı gibiymiş hiç bilmiyorum. Geçen yıllarda da niye değiştirmemişim onu da bilmiyorum. Bu ara yeniden bloga yönelmişken bu değişikliği yaptım sonunda ancak yine orijinal bir isim olamadı maalesef. Neyse basit iyidir deyip kabullendim ama bu kez de google onca yıl sonra değiştirirsen ben nasıl eski adını unutayım dedi. Henüz nazo'nun defteri şeklindeki google aramalarında eski blog çıkıyor ve bu blog kaldırılmıştır uyarısı veriyor. Siz ona aldırmayın ve arama çubuğuna nazonundefteri.blogspot.com yazın lütfen!

TAVSİYE | 1000 NOKTA İKONLAR

2 dk. yerinde oturamayan ben 2 ay evden nasıl çıkılmaz, nasıl vakit geçirilir tecrübe ettim. Dikkatim çok dağınık olduğundan ve bir sayfayı iki kez okumak hiç zevkli olmadığından kitap okuyamıyorum bu ara. Telefon ve bilgisayar dışında bir şeylerle uğraşmak istediğim için su doku kitabı aldım. Bayağı iyi geldi. Dikkatimi toplamama da yardımcı oldu. Son favorim ise 1000 Nokta. Küçükken sayıları birleştirip yaptığımız resimli bulmacaların büyükler için olanı. Bende ikonik portreler var; bunun dışında şehirler, hayvanlar, başyapıtlar çıkacakmış, belki de çıkmıştır. Büyükler için olan boyama kitapları benim ilgimi çekmemişti, aynı fikirdeysek belki bu farklı gelebilir size de...

43. GÜN

19.8.15

Onsuz yaşayamam dediklerimiz ansızın gidince yaşanıyor ama hiçbir şey eskisi gibi olmuyor. Yaşanan her güzel anda, yenen güzel bir yemekte, gidilen güzel bir yerde boğazda hep bir düğüm oluyor. Yarım kalmışlık, eksiklik hissi çok kötü ve maalesef ölüm en büyük gerçek... 
Yolun devam ettiğini, bir şekilde tutunmam gerektiğini biliyorum ancak zorlamıyorum kendimi. Mutluluğu da, acıyı da sindire sindire yaşamak gerektiğine inanıyorum. Zamanla, evime dönünce, işe başlayınca daha kolay olacak gibi. Daha doğrusu meşguliyet artınca, düşünmeye fırsat olmayınca hayata yeniden adapte olabilirim gibi geliyor ama bir yandan da kalabalığa karışmak zor geliyor. 
Bilemiyorum...