06052019

7.5.19

Olduramadıklarımızla barışma ile sürekli bir şeylerin galibi olma hırsı arasında geçen süre ne kadar kısa olursa egolarımızın esiri olmaktan o derece kurtuluruz gibi geliyor bana. 
Şişkin egolarda bencillik, başarı için her yolun mübah sayılması, ihtiras, aymazlık, kabalık çıkmaz sokakta çıkış yolu arama gibi sonsuz bir döngüye sokuyor insanı. Bumerang gibi sürekli aynı noktaya geri döndürüyor ve o noktada artık eski halinden de eser kalmıyor. Doymak bilmeyen bir açgözlüye dönüştürüyor. 
Halbuki egolar o kadar şişene kadar tüm o beceremediğimiz şeylerle kavgamızı bitirsek, onları da en az başarılarımız kadar kabul etsek her şey çok kolay olacak. Hem insanlık için, hem kendimiz için...

2

7.7.17

Temmuz ayını sevmiyorum.
Benden götürdüğünü çok özlüyorum.

KASIM'DA ALAÇATI

19.1.17

Ocak ayında "Kasım'da Alaçatı" başlıklı bir yazı yazıyor olmanın saçmalığının farkındayım ama burada olmasını istediğim bir geziydi. Eylül ayında İzmir'e çok uygun fiyatlı uçak bileti almamla çıktık yola.
Daha önce gördüğümüz için amacımız gezmekten ziyade dinlenmekti. Normalde yürümek için bile sıraya girilen Alaçatı sokakları Kasım'da tam bir cennetmiş meğer. Köpek sayısı, insan sayısından fazlaydı desem abartmış olmam. Sheraton Çeşme'de kaldık. Otel oldukça eski aslında ama lokasyon çok iyiydi. Hergün kahvaltı sonrası Alaçatı'ya gittik. Bu döngü günlerce sürsün istedim fakat 3 gün sürdü. :p
Aylak aylak dolaştık, bir şeyler içtik; en çok Dutlu Kahve'de çay içmeyi sevdim. Yani bildiğimiz çay ama tatlı geldi orada. Bir de 'çok sağlıksız ya' diye diye yediğim kumrunun tadı damağımda kaldı. Akşam yemeklerinde oteldeydik, zaten pek çok yer kapalıydı Alaçatı'da. 
Dönüş günü bir kaç saat de Çeşme'de vakit geçirdik ve Kaffé Coffee Shop'u keşfettik. Gittiğim yerlerde zincir kahveciler dışında bir kahve dükkanı varsa mutlu oluyorum. Bayağı oturduk orada, sonra sakızlı kurabiyelerimizi alıp yola koyulduk. Kasım'da tekrar görüşürüz umarım Çeşme, sonbaharda enfessin.

4 AY ÖZETİ

17.1.17

Selam,
En son yazdığım tarihe bakınca küçük bir şok yaşadım. Hem çok dolu, hem hızlı 4 ay geçmiş. Ben bu arada blogu hiç açmamışım bile. Tabii artık bu duruma şaşırmıyorum. Çünkü dönem dönem böyle oluyor. 2016 başında daha çok blog yazma hedefim de böylece çöp oldu diyebiliriz ama 2017 bu hedefi gerçekleştirmek için doğru yıl olabilir :p
Şimdi kısa bir özet geçeyim.
EYLÜL - EKİM - KASIM - ARALIK kendi adıma güzel geçti. Uzun zamandır elimi sürmediğim fotoğraf makinamla barıştım. Yıllar önce alıp hiç kullanmadığım lensim ve telefona fotoğraf aktaran küçük bir kabloyla bu küskünlük bitti. Aslında günler de fotoğraf çekme eksenli geçti diyebilirim. Ruhen rahatlamak için benim yöntemim bu oldu. Ankara'ya yeni kahve dükkanları açıldı. Arkadaşlarımla çok kahve içtik, bazen de fotoğraf çekmekten içemeyip soğuttuk.
Sonbahar yaprakları ile yine aşk yaşadım. Yeni momijilerim oldu. Güzel kitaplar okudum. Kasım'da Alaçatı'ya gittik bir kaç gün. Bunun için ayrıca bir yazı yazmak istiyorum; çünkü çok güzeldi.
Aralık ışıl ışıldı. Yılbaşı ağacı günah mı, değil mi? tartışıldı yine. Herşey harika, tek sorunumuz buydu kimileri için. Böyle kendi basit dünyamda yaşar giderken nice ocaklar söndü, umutlar tükendi. Ciddi bunalımlı günlerim oldu, aslında geçmiş de değil. Bu arada dövizde ciddi artışlar oldu, hergün fakirleştik. Aralık başında Coffee Carnaval oldu. Yine bir sürü kahve içip, eğlendik.
Aralık sonunda Ahmet doktor oldu. Yıllar yıllar süren öğrencilik hayatı bitti, çok şükür. Tüm bunların yanında işe gidip geldim tabii. Bu okulda çalışmaya başladığımdan beri en rahat geçen dönemdi. Saçma sapan insanlarla çalışıyor olsak da Burcu ile mutlu olmayı, gülmeyi bildik yine.
... ve Ocak, yeni bir yılın ilk ayını çoktan yarıladık. Günlerin hızlı geçtiğini söylemiştim. ^^

NİYE BURADA PALMİYE YOK?

7.9.16

İzinler iptal oldu, tatili iptal ettik, tekrar alsak mı, gidebilir miyiz vs. derken sonunda tatile gittik. Sadece bir hafta deniz tatiline gitmek için aylarca bekleyip, hayal kurmak çok komik aslında. Yani bunu yaparken komik gelmiyor, hatta umutla bekleniyor ama düşününce komik. Bu yıl son anda aldığımız için çok araştırmadık, gidelim de neresi olursa artık dedik. Meğer bol çocuklu bir otel tercih etmişiz. Metrekareye düşen 10 çocuğu görünce durumun ciddiyetini anladık ama kafamıza uygun köşeler bulup bu tehlikeyi bertaraf etmeyi başardık. Bunun dışında huzursuz olacağımız bir sorun yaşamadık. Standart bir herşey dahil tatil mantığının gerektirdiği bol tıkınma kısmını da maalesef şuan yaptığımız diyetlerle ödemekteyiz. Yani hep böyle oluyor, pişman olacağın şeyi yapma işte ama yok, hep bu hataya düşüyoruz. Ben aslında tamamen tercih etmiyorum bu tarz tatili ama hepten karşı da değilim. Tam bir dinlenme oluyor çünkü. Şurayı da görelim, buraya da gidelim koşturmacası olmadan. Ye, iç, yat da lazım bünyelere! Bir de yattığın yerden sadece palmiyeleri görmek! Kısaca bol gezmeli tatillere de varım, böylesine de... 
Son bayramı da geçirince maraton başlayacak. Hazır mıyız, elbette hayır! Alışacağız, bir tatil ritüeli olarak topladığım taşlara ve fotoğraflara bakarak, yeni gezi planları yaparak motive olmaya çalışacağız artık. ^^