Evlendik..

30.5.08

Evlendik..
ama kocam yok yanımda. Daha ilk günden annemin evine döndüm :)
Ayağına basmayı unutmadım. Biraz tekmelemiş gibi oldum.
İdare etsin artık, ayağını bulamadım :)

Önceki postta güzel dileklerini yazan, yakınlığını hissettiren herkese çok ama çok teşekkür ederim. Blog arkadaşlığı çok güzelmiş cidden.
İyi ki varsınız..

Bekarlığa veda.. :)

28.5.08

Ortada düğün falan yok ama büyük bir heyecan aldı başını gidiyor. Yarın hayatımın en önemli imzasını atacağım. Bugün ders defterine imza atarken bunu düşündüm hep. Umarım bundan sonrası hayal ettiğimizden daha güzel olur. Aynı zamanda yarın doğum günüm ve nikah dolayısıyla izinli olacağım için bugün ilk pastamı yedim. Öğretmen arkadaşlarımın güzel sürpriziyle "son kararınız mı, bakın iyi düşünün" geyikleri arasında doğum günümü kutladık. Yedik, içtik, güldük, eğlendik. Bekar olarak geçirdiğim son günde böyle geçti :)

Nikah günü aldık :)

23.5.08

Evlilik hazırlıkları ne alemde, yoruluyorsundur diyenlere "Yoo, hiç yorucu değil; zaten hazırlık yaptığım da yok" diyordum ya artık öyle değil. Gerçekten de yorucuymuş. Pasaport ve vize işlemlerimiz için en kısa zamanda nikahımızın olması gerekiyor. Bugün başvurduk. Günümüzü aldık ama çok yorulduk. Bürokratik işlemler ve zavallı ülkemin işten anlamaz memurları olduktan sonra hiçbir devlet dairesinde gelişme, değişme olmayacak eminim. Sabah 9'da evlendirme dairesindeydik. Evlere şenlik bir memur vardı. Adamın konuşma yetisi yok, resmen homurdanıyor. Basit bir soru soruyorsun, başka birşeyler anlatıyor. Deli etti bizi ama gerekli belgeleri topladık, sağlık raporu aldık ve bir aksilik olmazsa doğum günümde (29.05.2008) nikahımız kıyılacak. 25 yaşıma yeni bir soyadı ile gireceğim :) Evde, aile arasında küçük bir tören olacak. Sembolik de olsa nikah şekeri ısmarladık. Gezme şansımız olmadığından kısıtlı bir seçim oldu ama olsun. Hatıra hatıradır. Sağlık raporu için kan aldırırken birazcık zorlandım. Çünkü hayatımda ilk kez kan aldırdım. Damarlarım inceymiş, bir türlü akmadı kan ve midem bulandı, gözüm karardı. Sonrasında da havaya diktim ayaklarımı, dinlendim. Değişik bir tecrübeydi benim için. Bir de tahlilin aç karna olması gerekmiyormuş. Biz öğleye kadar boşuna aç gezdik :) Sonra acısını çıkardık tabii ki :) Kısaca yeni hayatımız için koşturduğumuz güzel bir gün yaşadık.
Ayrılığın bitmesini ise garip bir şekilde karşıladık. Sanki ayrı geçirdiğimiz zaman hiç yaşanmadı. Kaldığımız yerden devam ediyoruz :)

Gün bugündür..

22.5.08

Gün başka,
güneş başka bugün.
Sevgilim döndü sağlıkla..
Bir daha gitmesin bu kadar uzaklara..

Bugün de böyle geçti..

20.5.08

İnsan bir kuş misali.. deyimini uyguladım bugün. Sabah 06.00'da bindim otobüse, 09.00'da Ankara'daydım. Vize için fotoğraf çektirmem gereken fotoğrafçıyı buldum. Saçlarınızı kulaklarınızın arkasına alın, alnınız açık olsun, küpe ve kolye olmasın direktiflerinden sonra çekindim. Sonuç öyle bir çirkin ki sormayın gitsin. Daha gidemeden ülkenin garipliklerini yaşamış oldum. Hayırlısı olsun :))
Sonra sevgilimle hep oturduğumuz simitçide çıtır simit, krem peynir ve çayla kendime geldim. Gazetemi okudum. Daha sonra okuluma gittim. Danışmanımla görüştüm. Bu arada hiçbir mağazaya girmeme başarısını gösterdim. Vitrinlere bile bakmadım, sadece kitap aldım. O yüzden kendimi tebrik ediyorum.
Ve istikamet Aşti.. Otobüs yolculuklarını seviyorum (en azından 5 saati geçmeyenlerini). İnsan kendine kalıyor, bir çok şeyi düşünme fırsatı buluyor. Bir de sağ tarafın pencere kenarındaysam değmeyin keyfime ki bugün öyleydim. Yol arkadaşım kendime armağanım Adam Fawer'in Olasılıksız kitabıydı. Uzun zamandır almak istiyordum, fırsat olmamıştı. Bugün aldım. Daha ilk sayfadan sardı diyebilirim.
Bu arada yol arkadaşım demişken dün gece Kanal D'nin yeni dizisi Yol Arkadaşım'ın ilk bölüm tekrarını izledim. Çağan Irmak dizisi olmasından mı yoksa oyuncularını beğenmemden mi bilmiyorum ama sevdim diziyi. Fondaki akerdeon sesinin payı da büyük sanırım. Bir de Babam ve Oğlum tadı vardı sanki. Pazartesi 22.00'da uyuyup kalınmazsa izlenebilir!
Sevgilim az sonra yola çıkacak. Yarın 16.30'da da İstanbul'da olacak normal şartlarda. Heyecanla bekliyorum. Sağlıkla gelsin..

Günler geçiyor..

18.5.08


......
Her şey seni bekliyor her şey gelmeni
İçeri girmeni
Senin elinin değmesini
Gözünün dokunmasını
Ve her şey tekrarlıyor
Seni nice sevdiğimi

Cemal Süreya


Fazla abartmadan geç uyanıp, uzun uzun, yavaş yavaş kahvaltı yapmak, yaparken sohbet etmek, sonra gazetelerin pazar ekleri arasında kaybolmak, sonra biraz yürüyüş yapmak, hatta mümkünse biraz alışveriş yapmak, sonra da eve dönüp miskin miskin dinlenmek, uyumak.. Bu paragraf benim için pazar gününü ifade ediyor ve ben pazar günlerini seviyorum. Evdekiler duymasın ama sevgilimle geçirdiğim pazar günlerini daha çok seviyorum. Avare avare dolaşmak istiyorum. Gelecek pazar günüm istediğim gibi geçebilir, ne de olsa son 4 :))
Sağlık durumumu merak edeniniz varsa, sanırım bundan sonraki hayatımı nezle olarak geçireceğim. Çünkü iyileşmiyorum. Doktorada gittim, vitamin falan aldım ama tek ilerleme şiddetinin azalması.
Kocaman şişeli tonikim yazımda bahsettiğim tonik ise şuana kadar kullandığım temizleyiciler arasında en iyisi. Cildimin derinlemesine temizlendiğini hissediyorum. Belki başka ciltlerde kuruma yapabilir ama benim cildimdeki kuruma hissi kısa sürüyor ve yumuşacık bir his bırakıyor. Bittiğinde tekrar kullanmayı istiyorum, tabii ki doktorum bir sakıncasını görmezse. Eee bir de daha taşınabilir olanını verirse eczacı süper olacak.
Yarın ve salı günü tatil bayram nedeniyle. Bir çok insan için güzel bir fırsat oldu. Ben de isterdim gitmeyi şöyle denizli bir yere ama benim için en yakın tatil 2,5 ay sonra balayı olacak sanırım :)

Hastayım..

13.5.08

Hastayım ben. Alt tarafı nezle deyip geçmemek lazım, cumadan beri feleğim şaşırmış durumda. Bitkinlik, kaynağını bir türlü çözemediğim bir burun akıntısı (2 rulo tuvalet kağıdı kullandım; zira kağıt mendil dayanmıyor), bir de kulaklarımın içindeki vınnnnlama.. İlaç kullandım mı? HAYIR. Çünkü kronikleşmiş bir şekilde nezle oluyorum. İlaçla da aynıyım, ilaçsız da. Hiç olmazsa böbreklerim zarar görmesin. 3-4 güne toparlarım umarım.
Hayatımda sadece hastalık yok tabii ki.. Vuslata 9 kaldı (1 saat sonra 8 kalacak). 275'den geldik 9'a. Geçen zaman da zordu herşey ama şuan çarçabuk geçmiş gibi geliyor. Şükürler olsun ki kötü hiçbir şey yaşamadık. Zor da olsa önemli olan buydu. Umarım sonu da aynı şekilde gelir.

Terlik Vakası :)

7.5.08

Dün annem Binbir Gece'yi izledi. Ben sevmiyorum o diziyi ama annem sevdiği için bakıyorum. Gerçi annem bile ne bu böyle, hiç mi iyi bir şey gelmez bunların başına diye isyan etmeye başladı ya neyse. Birşey dikkatimi çekti dünkü bölümde. Karakterleri diziyi takip edenler bilir. Sezen uyuyor. Evlerinde hırsız var. O sırada babası eve geliyor. Hırsızla karşılaşıyor. Boğuşuyorlar, bağrış, gürültü derken Sezen sese uyanıyor. Babaaaa diye bağırırken koşacak bir yandan da amaaa terliklerini giyiyor önce :) İşteee ben burada güldüm biraz. Sonra da ben de mi aynısını yapardım acaba diye düşündüm. Yataktan kalkar kalkmaz terlik giymek istemsiz bir davranış mıdır sizce? Ben evde terlikle gezen bir tipim. Çıplak ayakla yere basmayı hiiç sevmem. Hatta banyodan sonra terliksiz hayatta yere basmam ıslak ıslak :) Ama babamın içeride deli gibi bağırdığını duysam yine de terlik giymek için uğraşır mıyım karar veremedim.
Sana ne be kızım diyebilirsiniz ama merak ettim işte :))
Öpüldünüz..

Mal Beyanım

Sevgili Lacheen tarafından mimlenmiş bulunmaktayım. Konumuz Mal Varlığı Beyanımız. Mal beyanı deyince Can Yücel'in mal beyanını yazmak istiyorum önce. Her okuduğumda tebessüm belirir yüzümde.
Can Baba'ya göre herkesin mal beyanı böyle olmalı:
1-Avşa adasında üç daire, dört üçgen, beş dikdörtgen
2-Gökyüzünde bir bulut
3-Bitlis'te beş minare
4-Biri yazlık, biri kışlık iki platonik sevgili
5-Büro mobilyası ve çelik kapı üreten bir fabrikanın öğle üzeri yaslanıp sigara içilen beyaz duvarı
6-Islıkla da çalınabilen dört anonim türkü
7-Palandökende bir palan, iki döken
8-Kastamonu'da üç kasto
9-Üç fay hattı
10-Bir çarşamba, iki perşembe, üç cuma
11-Dünyada mekan
12-Ahirette iman
13-Denizde kum
14-Uzayda yerçekimsizlik
15-Bi çuval gazoz kapagi
16-Bi kiprit kutusu sigara izmariti
17-On sekiz saç biti
18-Biri ingilizce 6 adet küfür
19-Yirmi tane boş naylon poşet
20-Sevenlerin kalbinde kurulmus bir taht
21-Bi sürü saç sakal, kıl, tüy, yün
22-Uç ayrı parkta üç ayrı belediyeye ait üç ayrı banka reklamlı bank
23-Bi ayakkabı çekeceği
24-Iki büyük taş kütlesi
25-Bir adet ağaç gölgesi
26-Üç kuş kanadı sesi
27-Bi sürü kedi köpek
28-Bi marmara denizi
29-Camına yaslanıp seyredilen iki piliç çevirmeci
30-Her akşam karıştırılan dört çöp bidonu
31-Çalıp çalıp kaçılan beş melodili apartman zili
32-Nakit 15 kuruş
33-Anne babadan kalma yarisi yasanmis bi ömür
Eveett şimdi gelelim benim beyanıma;
1. Sadece hasta olduğum zaman değil her zaman şükrettiğim sağlığım. O olmazsa varolan hiçbir şeyin önemi kalmıyor.
2. Ailem, nişanlım. Onlarla uzun, sağlıklı, huzur dolu bir yaşamımız olur umarım.
3. Huzurum. Hiçbir şeye değişmem. Hayattan büyük beklentilerim yok benim. Sevdiklerimle, huzur içinde yaşamak istiyorum.
4. Küçük şeylerden mutluluk olma biliyorum ve ne olursa olsun güleryüzlüyümdür. Kendini beğenmişlik gibi algılansın istemem ama bunun bana çok şey kazandırdığını düşünüyorum.
5. Alyansım. Ona her bakışımda mutlu oluyorum.
5. Bilgisayarım. Sevgilimle aramızdaki iletişim kaynağımız. Sizlerle tanışmamı sağlayan güzel toshibam :) Hor kullanıyorum gerçi ama çok seviyorum kendisini.
6. Dostlarım. Sayıları çok değil ama ben dostluğa önem veren bir insanım. İnsanın az da olsa dostu olmalı, onlarla paylaşabilmeli hayatı.
7. Kitaplarım. Çoğu babamdan kaldı bana. O zamanında tüm parasını vermiş kitaplara. Ben de en az onun kadar değer veriyorum onlara. Kendi eklediklerimde var tabii ki..
8. Boncuklarım. Boncuk kutum. Maddi değeri olan bir çok şeyden çok daha fazla mutluluk veriyor bana o renkli dünya.
9. Öğrencilerimin yazdığı mektuplar. Ömür boyu saklayacağıma emin olabilirsiniz. Onların küçük, temiz kalplerinden dökülen her bir kelime değerli benim için.
10.Fotoğraflarımız.. ailemin, arkadaşlarımın, öğrencilerimin, çocukluğumun fotoğrafları. Albümler, çerçeveler, anılarımız..
... Ve daha pek çok şey yazabilirim. Kısaca yaşanmışlıklarım diyebilirim sanırım.
Veee ben deee Yass'ı mimliyorum !!

Hıdrellez

6.5.08

Bugün Hıdrellezdi ve coşkuyla kutlandı :) Okulum bir tepenin yamacında. Manzaramız süper. Hem şehri tepeden izliyoruz, hem de her yer yemyeşil. Özellikle bahar aylarında öğle aralarında ve boş kaldığımız her an mis gibi oksijen solumak için oturuyoruz yeşilliklerde.
Sabah 9.00 itibariyle insanlarımız serin ve rüzgarlı havaya aldırmadan, piknik için şartlandırmışlardı kendilerini. Öğle arası yemeğe mangal kokuları eşliğinde çıktık. Nasıl canım istedi anlatamam :) Neyse sevgilim gelsin, yapacak bana mangal :p Öğleden sonra uçurtma şenliği vardı. Şen şen şenlendi insanlar..
Dün gece nöbetçiydim. Yatılı kız öğrencilerimiz var. Onlar da heyecanla karşıladı hıdrellezi. Geceden istedikleri şeylerin resimlerini çizip pencereye koydular. Sabah bazıları heyecanla yanıma geldi. Örtmenin Hızır dede götürmüş kağıdı diye zıpladılar, sevindiler. Uçup gittiğini kabul etmiyorlar. Hızır dede götürdü, uçmadı diye savunmadalar :) Yavrucaklarımın istedikleri de cep telefonu, bilgisayar vs. :) Ben unuttum bir şeyler koymayı. Zaten geçen seneden hevesim gitmişti. Araba istedim, getirmedi Hızır dede :( Neyse bakalım.. Hıdrellez hakkında bilgi edinmek isterseniz, buyurun.
Bu arada bugün 6 Mayıs.. Deniz'in, Yusuf'un, Hüseyin'in yokedildikleri gün. Ruhları şad olsun..

Güzel bir gün..

3.5.08

Ben dostlarımı ne kalbimle, ne de aklımla severim
Olur ya
Kalp durur, akıl unutur
Ben dostlarımı ruhumla severim
O ne durur, ne de unutur
Mevlana

Bugün hava güzeldi. Gamze ile attık kendimizi dışarı. Gamze okuldan arkadaşım. Aynı yaştayız, aynı üniversite mezunuyuz ve bir çok ortak arkadaşımız var ama atandığım yıl tanıştık biz. Çok güzel şeyler paylaştık, çok iyi anlaştık. İnsanın güvenebileceği, istediğinde yanında olacağını bildiği dostlarının olması çok güzel. Her gittiğim okulda onun gibi birini bulma şansım olsa keşke.. Bugün bir güzel gezdik önce, sonra yemek yedik. Ardından da Özsüt'e gelip pasta yedik. Karnım hala daha şiş :p Epey oturduk. İlkokuldan, ortaokuldan arkadaşlarımı gördüm. Görmediklerimden haberler aldım. İş güç sahibi olmuşlar, çoğu evlenmiş. Bazılarının 2 çocuğu bile olmuş. Ben bu durumda geç kalmış bulunmaktayım :) Güzel bir gün geçirdim anlayacağınız. Mayıs ayını seviyorum. Baharı, yazı seviyorum. Dostluğu, dostlarımı seviyorum. Memleketimi seviyorum. Pasta yemeyi seviyorum. Hafta sonlarını seviyorum. Eee bir de sevgilimi seviyorum, şafak 18 :)

Kocaman şişeli tonik

2 hafta üst üste düğün olunca ve ben orada burada makyaj yapmak zorunda kalınca hassas ötesi cildim mikrop kapmış. 1 haftadır sol göz kapağımın üstünde kaşıntı ve kızarıklık vardı, 2 gün önce sağa da geçince dün dermotologa gittim. Allerjik bir tepki de olabilirmiş ama muhtemelen farklı makyaj malzemesinden olmuş. İlaç verdi. Bugün far aplikatörlerimi falan değiştireceğim. Buradan çıkaracağımız sonuç aslında ciddi. Kesinlikle kendimize ait makyaj malzemelerini kullanmalıyız ve onlarında bakterileri çok kolay ürettiklerini düşünerek bakımlarını yapmalıyız.
Gitmişken sivilcelerimi de sorayım dedim. Gerçi baya iyi durumdalar. Doktor aknelerin iyileştiğini, iltihabik bir durum olmadığını söyledi. Sadece yandaki sirke görünümlü toniği verdi. Fen laboratuvarı gibi kokmakla birlikte alkol ve gül suyu kokusunu ayırt edebildim. Gerçi hemen gidiyor koku. Piyasadaki sivilceler için varolan ürünleri kullanmamamı, cildimin farklı ürünlere uyum sağlamaya çalışırken yorulduğunu söyledi. Zira pek bir hassas da :) Gül suyuna gelince, saf gül suyunun çok iyi bir tonik olduğunu pek çok yerde duydum. Demek ki doktorların tavsiyeleri içinde de var.