PİŞTT 2010 GELEBİLİRSİN!

31.12.09

2009'cuğum dileklerimin büyük çoğunluğunu gerçekleştirdin, aferin sana!
Çok mutlu oldum, çok eğlendim, çok güldüm, az ağladım, az üzüldüm..
Şimdi bu performansın daha iyisini senden bekliyorum 2010..
Herkes için güzellik getir!!

BAHAR

27.12.09

...
çünkü sana değdiğinden beri ellerim
bütün kış dallarında tomurcuklar var ♥

Candan ERÇETİN / Kırık Kalpler Sokağında

~Çok beğendim ben bu albümü!~

YARDIM KAMPANYAMIZ SONA ERDİ

23.12.09

Yardım kampanyamız sona erdi. Aslında son tarihi 24 Kasım olarak belirlemiştim; ancak kargoların ulaşması zaman aldı. Biz de bilinçli olarak yavaştan aldık bazı sebeplerden dolayı.
Şimdi neler yaptık anlatayım en baştan.
Bana göre okuldaki her çocuğun kıyafete, ayakkabıya ihtiyacı var; ancak hepsine yetmemiz münkün değil. O yüzden içlerinden en çok ihtiyacı olanları belirledik önce. Her sınıftan 5'er kişi şeklinde. Onlara dağıttık sınıf öğretmenleri ile birlikte ve o zamana kadar gelen eşyalar sanki onlar için özel getirtilmiş gibi oldu. Tek bir çorap dahi kalmadan dağıttık. Kimi hemen o an giydi, kimi ben bayramda giyeceğim dedi. O zaman hava o kadar soğuk değildi zaten. Neyse bayram bitti, 1-2 hafta geçti verdiğimiz ayakkabıları giymeyen 4-5 çocuk gördüm. Hala eski, yırtık ayakkabıları giyiyorlardı. Birine sordum; "annem sakladı, bulamadı" dedi. Bir diğeri "sonra giyeceğim" dedi. Başka bir öğrenciye sordum hiç sesini çıkarmadı. Sonra öğrendim ki; bu çocuklar okulda dağıtılıyor diye eski ayakkabı ve giysi giyiyorlarmış. Resmen bu konuda damgalanmışlar. Aileleri giydirmiyor anlaşılan, evdeki diğer çocuklara veriyor olabilirler. Sonra o çocuklara güzellikle anlattık. Çünkü giydikleri kıyafetler perişan. Sürekli hasta geziyorlar. Bazıları anladı, ertesi gün yeni montlarıyla ayakkabılarıyla geldiler ama 2 kız hala daha giymiyor. Bazıları da sadece karlı havada bot giyilmesi gerektiğini düşünüyordu. Aileler öyle çok ilgili değil maalesef.

Bu durumda gerçekten ihtiyacı olanları bulmanın güç olduğunu anlamış oldum. Köyün standartlarına göre iyi durumda olanlar yardım dağıtıldığını duyunca istemeye geldiler. Bu durumda daha dikkatli karar vermeye çalıştık ve havanın biraz daha soğumasını bekledik. Kendi imkanlarıyla alabilenler alsın, diğerlerine dağıtalım diye. Sonuç olarak öyle oldu. Bugün tüm eşyaları dağıttık sınıf öğretmenlerimizle birlikte. 7 ayakkabı kaldı dağıtılmayı bekleyen. Onları da bu hafta sonu alacağım ve bitecek.
Dağıtım esnasında fotoğraf çekmeyi istemiştim ancak hem eşyalarla ilgilenip, hem o kargaşada fotoğraf çekme fırsatı bulamadım. Çünkü çocukların üzerinde deneyerek dağıttık. Giydir, çıkart biraz zor oldu.

Aslında tam fotoğraflık olan bir kız çocuğu vardı.
Bir tane tavşanlı, süslü sırt çantası çıktı kolilerin birinden; içinde boya kalemi ve ufak tefek oyuncaklar vardı. Sarışın, minyon, 2. sınıf öğrencisine verdim. Bir gün boyunca tüm tenefüslerde çantaya sarılarak gezdi. Size mutluluğunu kelimlerle anlatmam mümkün değil. Onun fotoğrafını çekmeyi isterdim ama fırsat yaratamadım.

Sonra Enes adında bir öğrenci dağıtımdan sonra ki tenefüs yanıma geldi, teşekkür etti bana. Biraz sohbet ettik ve laf arasında sadece çorap aldığını öğrendim. Bir çorap için minnettar kalan bir öğrenci anlayacağınız. Sonra  ki dağıtımda ona ayakkabı ve eşofman da verdik.

7. ve 8. sınıf öğrencileriyle yaşımdan dolayı arkadaş gibi oluyoruz. Yani daha iyi anlaşıyoruz, kendilerini daha yakın hissediyorlar. Onlara birşeyler vereceğimizi anlatmak biraz güç oluyor; çünkü utanıyorlar. Gurur yapıyorlar, zaten ergenlik dönemi nedeniyle hassas oluyorlar. 2. kademe öğrencileriyle ben ilgilenmedim o yüzden. Çünkü biliyorum beni her gördüklerinde utanacaklar.

İşte böyle..
Şimdi gelelim iyilik meleği arkadaşlarıma :)
Blogcu arkadaşlarımdan Alev ve arkadaşları, Nazlı Abla, Alize, Moonsun, Kiraz Sevdası, Elçin, Colors of Angel ve arkadaşlarıZeynepNymphea ve Decaf Latte; blogu olmayan ancak yardım gönderen Fatma Hanım, Gül Hanım, Şeyma Hanım, Aslı Hanım, Zeynep Hanım, Nilüfer Hanım, Dilek Hanım, Senem Hanım, Naciye Hanım; blogu olmayan ama arkadaşım olan :) Esra,
sizlere ne kadar teşekkür etsem az. Gönderdiğiniz herşey öyle çok işe yaradı ki.. Çocukların yeni birşeylere sahip olması, bunun için heyecanlanmaları, mutlulukları görülmeye değerdi. Çok önemli ve çok güzel birşey yaptınız. Sizlerin adına ben tanık oldum, teşekkürleri hepiniz adına kabul ettim. Şimdi kendi adıma da binlerce kez teşekkür ediyorum her birinize..
İyi ki varsınız..
Bir teşekkürüm de okul müdürümüze..
Böyle işler maalesef angarya olarak görülür ancak; Mustafa Bey herşeyle ilgilendi. Hatta bazı kolileri kendi alıp getirdi. Destek vermesi beni gerçekten çok sevindirdi.

MİM {BENİM İÇİN ÖNEMLİ OLAN 5 YER}

19.12.09

Mim sever bir insan olarak Beetle Juice'in "senin için önemli olan 5 yer mimi" ni severek cevaplayacağım.

Afyon: Memleketim. Ailem, anılarım orada.. Eskiden kurtulmaya calışırdım, hiç sevmezdim. Şimdi ilk fırsatta kaçtığım yer. Çok özlüyorum. Mekanları değerli kılan, orada yaşananlar, orada yaşayanlar. Kesinlikle savunuyorum bunu. Eşimle lisede tanıştık. Afyon sokaklarında attığım her adımda anımız var. Lise yıllarımı, arkadaşlarımı, yaşadıklarımı hep özlemle anıyorum o yüzden.

Ankara: En az Afyon kadar değerli benim için. Hatta ileride yaşamak istediğim tek şehir. Bana hiç gri, sıkıcı gelmez. Huzurlu hissediyorum orada kendimi. Üniversite yıllarımızı hatırlayınca hep yüzüm gülüyor. Kilometrelerce yürüdüğümüz sokaklarına geri dönebilmeyi istiyorum en kısa zamanda.

Las Vegas: Bunu buraya yazacağım hiç aklıma gelmezdi ama evlendikten sonra kurduğumuz ilk yuva oradaydı. Şartlar ne olursa olsun ilk gözağrımızdı ;) Yeniden orada yaşamak istemem ama şimdilerde düşününce güzel ve unutamayacağımız günler geçirmişiz.

Bodrum: Küçüklük tatillerim Antalya ve civarında geçtiğinden Ege'yi pek bilmezdim ben. Sadece bir kez Marmaris ve Didim'e gitmiştik ailemle. Hayal meyal hatırlayacak kadar da küçüktüm o zaman. Onun dışında her yaz Antalya, Alanya, Kemer, Beldibi, Serik ... O zamanlar çok seviyordum tabii ki her çocuk gibi.. Ne güzel günlerdi :) Sonraları Antalya sıkmaya başladı beni çok sıcak olduğu için. Balayına Bodrum'a gidince de hayran kaldım Ege havasına, Ege Denizi'ne.. Bundan sonraki tatillerde her yerini görmek istiyorum ama herşey dahil bir otelde kalmadan. Salaş, aylak bir tatil olsun ;)

Evim: Ben bu mimi benim için önemli olan şehirler şeklinde algılamışım anlaşılan :p O yüzden "evim" i kullanayım 5. hakkım için. Dışarıda vakit geçirmeyi çok sevmiyorum. Evimde huzurlu, mutlu, rahat hissediyorum kendimi.. Yalnız olmadığım müddetçe. Daha doğrusu gün içinde yalnız kalmayı severim ama geceleri hayır!

SALI + KELEBEK + RENK = MUTLULUK

15.12.09

                                                                                                   {weheartit}
Güzel Salı, bu yıl çok sevdim seni..
Cumartesi ve Pazar'dan bile çok..
İlaç gibi geldin nedense bana..
Sabah yukarıdaki resmin ilk cümlesiyle uyandım..
 Hazır kahvaltıya balıklama atladım.
Sonra çay içtim; hızlı hızlı, ağzımı yakarak değil hem de..
Bir yandan da blogları okudum.
Ev temiz; suçluluk hissedecek bir durum yok, ohh..
Oturdum masamın başına..
Yetiştirmem gereken şeyler var ama bugünün şerefine aşağıdaki renkli kelebeği yaptım.
İçim de renkli onun gibi, renk ve kelebek bir arada..
Evet, mutluyum bugün ben..
.
.

NAZO'S DIY PROJECT ;)

13.12.09

Gri hırka giymeyi çok seviyorum. Aslında ben hırka giymeyi çok seviyorum. Özellikle bu yıl uzun, ince hırkalar çok fazla. Hemen hemen her markanın var bu tarz hırkaları ve çok kullanışlılar. Merve gri hırka süsleme fikri vermişti. Benim ki değişik bir versiyonu ve keçeyle. Kalp Hersheyler'in hediyesiydi. Hemen hemen her kıyafetimin yakasında taşıdım onu ama artık daimi yeri burası ;)
Sonuç olarak kırmızı keçeden kalp broş, siyah keçeden kedi ile gri hırkanın üzerinde zincirle birleşti ve ortaya NAZO'S DIY PROJECT çıktı :))
Nasıl olmuş? ;)
Not: Bu benim ama isteyen olursa yapabilirim. Pasaj'a ekledim.

TÜRKAN TEK VE TEK BAŞINA / AYŞE KULİN

12.12.09

Tüm Türkiye yağışlı, soğuk, kapalı.. Böyle havada evde kitap okumak ideal bir düşünce olabilir. O yüzden hemen son okuduğum kitabı anlatayım. Bu hafta kitap yazısı iki tane olmuş olacak ama bu kitap çok özel..

Hala almadıysanız bugün ya da en kısa zamanda alın; Ayşe Kulin'in Türkan Saylan'nın hayatını anlattığı kitabı Türkan Tek ve Tek Başına'yı..

* Bir ülkeden cüzamı kovdu. Türk, Kürt, Süryani demeden, kırsalın evlere hapsedilmiş kızlarına kapıları araladı, ışık tuttu yollarına.
Hırpaladılar, yerden yere vurdular, ne gâvurluğu kaldı ne Kürtçülüğü, ne komünistliği. Ömrünün son döneminde de darbeci yerine kondu. Umurunda bile olmadı.
Çünkü o sadece yüreği insan sevgisiyle dolu bir hekimdi. Hayatı boyunca tek isteği, iyi ve dürüst bir insan olmaktı.
"Bütün işlerimi tamamladım. Konser gecesini de atlattıktan sonra, kemoterapiyi kestireceğim. Yolcu yolunda gerek!"

* Tanıtım Yazısı'ndan
Beni 'boşuna yaşıyorum' dedirtecek kadar etkildedi bu kitap. Hayranlıkla okuduğum bir hayat öyküsüydü..
Kendini bilime, insanlığa, gençlere, kadınlara, hastalarına adamış, hastalar ki ailelerinin bile yanlarına yaklaşamadığı, yaratık muamelesi gören insanlar.. Kendi hayatınından vazgeçmiş, giyim, kuşam, lüks, maddiyat hep geri planda kalmış, ışığı içinde bitmek tükenmek bilmeyen insan sevgisi olmuş...

Kitap hakkında yazabileceğim herşey yarım kalıyor gibi. O yüzden dünya görüşünüz ne olursa olsun alıp okuyun ve ne demek istediğimi anlayın. Unutmadan böyle bir hayatı Ayşe Kulin'in kaleminden okumaksa ayrı bir keyifti.. Öyle yalın, gerçek ve akıcı anlatmış ki..
Şurada Ayşe Kulin ile kitap hakkında yapılmış bir röportaj ve kitaptan bölümler var, okumadan geçmeyin.

VEDA & UMUT

5.12.09


Çok beğendiğim ve okumanızı tavsiye ettiğim iki Ayşe Kulin kitabı. Birbirinin devamı; Önce Veda, sonra Umut..
Tarihi romanları severek okuyamıyorum. Yakın tarih belki ama Osmanlı tarihi ve sonrasını anlatan kitapları sadece öğrenmek için, keyif almadan okurum. Veda'ya o yüzden önyargılı başlamıştım ama ilk sayfalardan itibaren içine çekti beni.
Tarihi bilgiler o dönemlerde yaşamış bir ailenin hayatı ile harmanlanmış. Ayşe Kulin hayranı olarak anlatımı çok yalın ve akıcı buldum.
Umut Ayşe'nin {Ayşe Kulin} doğumu ile bitiyor. Kendi doğumunu böyle güzel anlatması, babasının yaptıkları, annesine nasıl aşık olduğu.. Hayran olunası..
En çok Sabahat ve Aram aşkını merak ettim. Serinin 3. kitabını heyecanla bekliyorum..

RAPORUMSU YAZI

3.12.09

* Tatil mahmurluğu var üstümde. Bir sürü yapılacak şey var aklımda ama bende hareket yok. Sıkılganlık, bıkkınlık.. Garip haller..

* Geçtiğimiz 15 gün yolda, yolculukta geçti ya evimi özledim. Gerçi annemden ayrılırken ağladım yine.. Sanırım hiç alışamayacağım ben. Annemden de ayrılamıyorum, evimden de :) Bu hafta sonu hep evde olmak istiyorum. Bakalım artık..

* Yardım kampanyamız 24 Kasım'da sona erdi biliyorsunuz. Bayram öncesi bir kısmını dağıttık öğrencilere. Fotoğraf çekemedim o gün ama ayrıntılı yazı yazdığımda anlatacağım. Pazartesi günü bir kısmını daha dağıtacağız.

* Şehrin ilk alışveriş merkezi açıldı. Komik gelebilir pek çok kişiye ama Nevcity gelişiyor. :) Büyük markalar yok ancak bir sürü insana istihdam sağlanmış oldu. Şehrin standartları düşünüldüğünde gayet de güzel.

* Kitap okumaya tam gaz devam.. Ayşe Kulin / Türkan okuyorum şu an. Harika bir kitap, bitirince yazarım.

* Beşir ile Matmazel'in veda sahnesi de pek duygusal. Evet, bir yandan da dizi izliyorum. Biraz hızlandırsalar şu diziyi, fenalık basıyor.
Hafta sonu gel ve hemen gitme!

EDİ & BÜDÜ

25.11.09

Susam Sokağı çoğumuzun hayatında önemli bir yere sahip öyle değil mi?
Ben başlamasını iple çekerdim. Herkes gibi en çok Edi & Büdü'yü severdim. 
Aslında bir de Kurabiye Canavarı'nı.
Belki onu da yaparım daha sonra.
Bayram öncesi sizleri Edi & Büdü ile selamlıyoruz :)
Mutlu bayramlar..
Ayrıntılar burada ;)

.. VE TEZ BİTER !! :)

24.11.09

Tezim bitti !!
2 yıldır süründü resmen ama sonunda bitti.
Henüz savunmaya girmemiş olsam da, önümde bitmiş bir tez var şu an.
İnanması güç :))
Tabii ki eşimin büyük yardımı, desteği ve bilimum iteklemeleri sayesinde. O olmasaydı çoktan atılmıştım.
Yarın Ankara'dayım, enstitüye teslim edeceğim. Yorucu bir gün olacak ama olsun. Ankara havası alıp, akşama geleceğim.
Bu durumda geçen yıldan beri beklediğim Öğretmenler Günü'nü kaçırıyorum :(
Ne yapalım, eğitim yolundaki her adım mübahtır :p
Tüm öğretmenlerin gününü kutluyorum içtenlikle ve koşar adım uykuya gidiyorum.
Bekle beni Ankara!!

PAZAR PAZAR MARAZ

22.11.09

Arka arkaya pazar deyince ve Pazar kelimesini düşününce ne komik geliyor kulağa.. Yalnız geçen bir pazar {söyledikçe komik gelmeye devam ediyor bu günün ismi} iyi mi kötü mü anlayamadım. Sabah saatlerinde güzeldi. Sanırım artık sıkılmaya başladım. Ben ki yalnız yemek bile yemeyen insan, iyi idare ettim aslında. Dün gece de gayet sorunsuz geçti. Korkma konusunda ciddi bir potansiyele sahip olduğum düşünülürse ki -eşimden ve kendi gölgemden korkmuşluğum bile var- iyiydi. Geç yattım üstelik, yatak odasına gayet sakin gittim. Evin içinde aptal aptal koşmadım :)) Yemek konusunu da dünden kalanları yemekle çözdüm; ama biraz fazla kaçırdım galiba. Mide fesatı geçireceğim :)
Neyse bir ara kitap okuyayım diye uzandım. Normalde Ayşe Kulin / Umut okuyorum ama Maraz'a şöyle bir gözatayım diye elime aldım. Arka kapağı okudum, sonra sayfalarını karıştırdım ve başladım okumaya. Sözde bakıp bırakacaktım ama olmadı, baktım 20 sayfa kalmış. Devam ettim okumaya. Şimdi içim rahat. Diğer kitabımı okumaya devam edebilirim ;)

Hande Altaylı / Maraz, akıcı ve sıkmayan bir kitap. Zaten 197 sayfa, keşke biraz daha uzun olsaydı diyorsunuz bitince. Ayrıca gözlemleri çok yerinde. Tavsiye ediyorum okumayanlara..

"EN" Lİ MİM

Alevciğim'e teşekkür ediyorum ve hemen başlıyorum :)

En son hangi ülke gündemiyle canını çok sıktın?
Türkiye dururken başka bir ülkeye gerek yok. Gayet sıkıcı bir gündemimiz var. Bir de Norveç'te mutasyona uğramış malum grip, ona canım sıkıldı.

En son hangi şarkıdan nefret ettin?
Hiç sorma.. Serviste garip garip şarkılar çalıyor. 'Yorganımda kene var, kopar kopar gene var' Valla, şaka değil. Var böyle bir şarkı ama kim söylüyor bilmiyorum.

En son hangi fast food ürününden tiksindin?
Amerika'dayken tiksinmiştim en son hamburgerden, pis bir yağ kokusu vardı. Normalde tiksinmem, arada bir yediğim için.

En son hangi sakatatı yedin?
Beyin ve dil yedim.

En son hangi yerli şarkıyı beğendin?
Sıla'nın albümü güzel.

En son hangi yabancı sözlü şarkıyı beğendin?
Hiç hatırlamıyorum.

En son hangi yerli filmi beğendin?
Nefes Vatan Sağolsun

En son hangi yabancı filmi beğendin?
Slumdog Millionaire

En son hangi kitabı okudun?
Ayşe Kulin / Veda

En son hangi bilgisayar oyununu oynadın?
Luxor 2

En son hangi mizah dergisini okudun?
Penguen

En son neyden korktun?
Yalnızlıktan

En son kime veya neye küfrettin?
Televizyonun sildikten 10 sn. sonra tozlanmasına

En son neyden kaçtın? (opsiyonel: koşarak da olabilir)
Tezimden ama yakalandım sonunda ve bitti :))

En sevdiğin 5 film?
Selvi Boylum Al Yazmalım
Neşeli Günler
P.S. I Love You
Devrim Arabaları
Babam ve Oğlum

En sevdiğin 5 şarkı?
Zülfü Livaneli-Gözlerin
Israel Kamakawiwo'Ole-Somewhere Over the Rainbow
Haluk Levent-Dert Olur
Zuhal Olcay-Pervane
Yaşar-Koy Beni Gözlerine

En sevdiğin 5 yemek?
Etli lahana sarması
Patates püresi
Pırasa
Makarna
Kebap çeşitleri

En sevdiğin 5 isim?
Can, Yağız, Tuna, Elif, Zeynep

En sevdiğin 5 oyun?
Monopoly
Okey
Tavla
Super Mario :)
Luxor 2

En büyük korkun nedir?
Sevdiklerimi kaybetmek

En nefret ettiğin 5 klişe nedir?
Olur mu hiiçç?? (eşime ithafen)
Sıkı can iyidir çıkmaz (büyüklere ithafen)
Bakarız (eşime ithafen)
Beni sizler varettiniz (ünlülere ithafen)
Su içsem yarar (metabolizmaya ithafen)

KİTAP MİMİ

16.11.09

Ben mim cevaplamayı seviyorum zaten; ama bu mimi daha çok sevdim. Bu yıl okula servisle gidip geldiğim için kitap okumaya zamanım çok oluyor. Hem yol işkenceye dönüşmüyor, hem ben keyif alıyorum. 

1. Şu an okumakta olduğunuz kitap ve kısaca konusu?

Umut "Hayat Akan Bir Sudur"; Ayşe Kulin, Veda ile başladığı Osmanlı ailelerinin yaşamına, bu kez de Cumhuriyetin yeni kurulmakta olduğu sancılı yıllarda tanıklık ediyor.
Akıp gitmekte olan günlük hayat derinden değişmekte, bu değişim aşklara, dostluklara, aile ilişkilerine, her şeye yansımaktadır.

2. En son aldığınız kitap?

Hande Altaylı / Maraz {nihayet}
Ayşe Kulin / Türkan

3. Şimdiye kadar aldığınız kitaplar içinde en sevdiğiniz?

Aslında çok ama en son okuduklarım içinde; Khaled Hosseini / Bin Muhteşem Güneş ve Uçurtma Avcısı, Buket Uzuner / Kumral Ada Mavi Tuna, Zülfü Livaneli / Leyla'nın Evi.. Bir de çok önce okuduğum Dostyoveski / Ezilenler ile John Steinbeck / Fareler ve İnsanlar en sevdiğim kitaplar arasında. Aslında ben okuduğum her kitapta kendimden birşeyler buluyorum; dolayısıyla seviyorum da..

4. Bir türlü bitiremediğiniz, bitirseniz de sizi illallah ettiren kitaplar?

Maeve Binchy Gümüş Yıldönümü ve Aşk Bir Kere.. Gümüş Yıldönümü'nü yarım bıraktım. Aşk Bir Kere'yi sözde okudum ama en ufak birşey hatırlamıyorum. Sırf o kadar para verdim belki sonu güzeldir diye okudum, sonunu bile hatırlamıyorum şu an :)

5. Elinizdeki kitap bitince okumayı düşündüğünüz kitap?

Hande Altaylı / Maraz.. Nihayet alabildim ve sabırsızlanıyorum okumak için. Eşim almış bugün kargodan. Eve gittiğimde başlayacağım :)

Serrose ve Elif bu mimi severek cevaplayacaklardır diye düşünüyorum ;)

RAHAT UYU

10.11.09

Geçmişe dönme şansım olsaydı; en çok seninle tanışmayı isterdim.
Keşke olsaydı.
Ya da keşke sen bu kadar erken gitmeseydin.
Belki o zaman herşey daha farklı olurdu.
Şu hayatta en çok seni özlüyoruz galiba Atam..
Rahat uyu!

YARDIM KAMPANYAMIZDA SON DURUM

4.11.09

Şurada başladığımız yardım kampanyası sayenizde güzel gidiyor arkadaşlar.. Öncelikle bana yorumla ve maille ulaşan herkese çok teşekkür ediyorum. Yazdıklarınız beni çok duygulandırıyor. Yaptığınız yardım önemsizmiş gibi kusura bakma deyişiniz, teşekkür edişiniz.. Gerçekten çok iyi kalpli ve özelsiniz. Gönderdiğiniz bir çorap bile inanın çok ama çok değerli.

Havaların iyi gitmesi sebebiyle yavaştan almıştık biliyorsunuz; ama aniden soğuyunca hava koliler gelmeye başladı. Bugün 3.sü ulaştı okula. Bir tanesi de yolda şu an.

Mail gönderen arkadaşlara ilk zamanlar mecburen ev adresimi veriyordum. Şimdi okul adresimizi veriyorum. Böylesi her açıdan daha iyi oldu. Ev adresimi verdiğim; ancak okul adresini isteyen arkadaşlarım mailden ulaşabilir bana.

Kasım sonunda bitirelim ve topluca çocuklara dağıtalım eşyaları diye düşünmüştüm. Sonra Kasım sonunda Öğretmenler Günü'nün olduğunu hatırlayınca "24 Kasım" olarak belirledim tarihi :) Yan kolona koyduğum, Lale'nin yaptığı bannerda da yazıyor. Kendisine buradan da teşekkür ediyorum, o kadar işinin arasında bir de bununla uğraştığı için. Gelen kolileri düzgün bir yerde depoluyoruz şu an. Sonra sınıf öğretmenlerinden de yardım alarak ihtiyacı olan çocuklara dağıtacağız.

Ben genel bir bilgilendirme yapmak istedim bugün. Tekrar tekrar teşekkür ediyorum ve sevgilerimi gönderiyorum herkese..

KARKARKARKARKAR

2.11.09

Bugün kar yağdı!!! ~Kayıtlara geçsin lütfen!~
Sabah uyandım, ev normalden daha soğuktu ama pencereden bakmadım.
Giyindim, süslendim. Altımda etek, üstümde gömlek, bir de çok fazla kalın olmayan bir mont aldım üstüme.. Etek kışlık bir etek ve ben acaba giymesem mi diye de düşündüm, sıkılırım diye. Hani yaz günü ya :p
Neyse ki çizme giymeyi akıl edebilmişim!
İki adım yürüyüp, servise binene kadar dondum ve ıslandım :)
Sonra diğer arkadaşları almaya başlayınca ve herkesi gayet hazırlıklı kabanlı, atkılı, şapkalı görünce yuh dedim kendime! {anneme de telefonda kar yağdığını anlatırken, ben de çok kalın giyindim anne dedim, n'payım üzülmesin şaşkın bir kızı olduğu için}

Söylemeyi unuttum, servise binince Funda Arar 'Alagül' şarkısının şu kısmını söylüyordu: "Kışlara dönmüş yazım....."
Ne kadar manidar bir gün, değil mi?



{Görsel: weit}

GÜZEL CUMA

30.10.09

"Günlerdir yok kek yapacaktım, yok kurabiye yapacaktım. Bugün geç oldu, yarın yaparım.. En iyisi hafta sonu yapayım" şeklinde erteleyip durdum kahve-çay yanı keyfimi..
{Görsel: we♥it}
Bugün nihayet emin adımlarla mutfağa doğru ilerledim ve uyguladım şu nefis tarifi. Hazırlık-pişirme ve etrafı toplama 1 saat sürdü. Şimdi ev mis gibi kokuyor. Bunca zaman niye üşendim bilmiyorum :) Zaten hep böyle oluyor, bir şeyler için üşeniyorum, gözümde büyütüyorum, sonra yapmaya başlayınca öyle az zamanımı alıyor ki.. Sinir oluyorum kendime :)

Fotoğraf makinemin bozulduğundan bahsetmiştim bir ara, servise 3 hafta önce gönderebildik ve bugün tamir olduğunu haber verdiler. Tahmin ettiğim gibi lensi bozulmuş ve Tr.de henüz üretilmeyen bir model olduğundan lens yurtdışından gelmiş. Biraz tuzlu oldu ama aynı özelliklere sahip bir makine olmadığı için, daha düşük özellikler bile tamir parasından kat kat yüksek olduğu için yaptırdık. Öncelikli ihtiyaçlarımızı halledene kadar, makineme gözüm gibi bakacağım artık. Sonrasında Nicon alma hayalim var :))

Burada bir sineme bile yok biliyorsunuz. Birkaç defa yakındım galiba bu konuda :) Ürgüp'te varmış. Her zaman vizyon filmler oynamıyor gerçi, zaten sadece bir salon varmış ama Nefes Vatan Sağolsun gösterimde bu hafta. Fırsatı kaçırmayıp, yarın gideceğiz. Merak ediyorum filmi..

İşte böyle..
Hafta sonu herkes için çok güzel olsun. Bol bol eğlenin, dinlenin..
By-kush ve ben sevgiler gönderiyoruz sizlere :))

{today i will be happy}

27.10.09

Sabah uyandık eşimle. Kısa bir 'kahvaltıyı sen hazırla, hayır sen hazırla' atışmasından sonra birlikte hazırladık, yaptık. Sonra o gitti işe. Ben de bilgisayarın başına kuruldum. Evin temizlenmesi gerekiyormuş, ütüler birikmiş yine kimin umrunda :))
Bu yıl pazartesi sendromu yaşamıyorum. Çünkü Salı günlerim boş :)) Yıllar sonra öğrenmiş oluyorum ki pazartesi sendromuna iyi gelen tek şey salı günlerinin tatil olmasıymış. Gerçi bu durumda hafif bir adaptasyon sorunu yaşatıyor. Hafta sonu tatilinden sonra çalış, sonra yine tatil olsun. Sonra 3 gün çalış, tekrar tatil :)
Bir de bu hafta Çarşamba yarım gün, Perşembe bayram kutlaması var ama kısa süreli, Cuma da domuz gribi tatili olunca hepten lay lay lom bir haftaya dönüştü.

Domuz gribi demişken; korkmalı mıyız, korkmamalı mıyız?, aşı olmalı mıyız, olmamalı mıyız? bilemedim ben. Her kafadan bir ses çıkıyor. Bu işin eğitimini almış Prof. lar bile ikileme düşerken, benim kararsızlığım normal sanırım. Okullarda Kasım sonuna kadar aşılama bitecekmiş ama veli izni gerekliymiş. Ne diyeceğiz ki veliye "Böyle böyle bir durum var, çocuğuna birşey olursa biz karışmayız mı?" Umarım herşey söylenti de kalır ve aşı gerçekten işe yarar. Ve de umarım ihmal kurbanı olmaz hiç kimse. Tabii ki basit önlemler de almak lazım; hijyen ve bağışıklık sistemini kuvvetlendirecek yiyecekler yemek gibi..

Havalar ne kadar güzel gidiyor. Ben doğma büyüme karasal iklim çocuğu olarak, Ekim sonunu böyle hatırlamam hiç. Çoktan botları, kabanları giymiş olurduk. Gerçi bugün serinlemeye başladı biraz, önümüzdeki günlerde düşecekmiş sıcaklık. Bence düşsün artık; çünkü ne giyeceğim derdi tavan yaptı. Sürekli ince birşeyin üzerine hırka giymekten sıkıldım. Mont alsam mı almasam mı derdinden de :)

Birazdan Cumhuriyet Bayramı için konuşma metni hazırlayacağım. Müdür görev yazmış. Aslında söylemek istediğim çok şey var. Biraz özgür hissedebilsem kendimi, neler neler yazardım ama gayet korkak ve sıradan bir metin olacak; kutlu mutlu olsun şeklinde..

Öncesinde güzel bir kahve yapayım kendime. Yanında da bir kaşık nutella. Artık çok az yiyorum nutella.. Hafta sonları kahvaltıda birazcık, bir de böyle canım çok istediğinde bir kaşıkcık.. Bu günler geride kaldı :) Bir de nutella demişken, ne sarelle, ne çokokrem ne de diğer markalar.. Kesinlikle nutella gibi değiller!

Dün Elif'in şu yazısından sonra çok şaşırdım, şimdi dinliyorum yeniden. Belki ilginizi çeker sizinde. Ayrıca bu şarkıyı çok severim ben. Dinlemek istersiniz tıklayın lütfen ;)
Resim: we♥it

* LEYLA'NIN EVİ, LEYLA'YA

25.10.09

Bir güzel Zülfü Livaneli kitabı daha. İnsanı yormayan, sıcacık, kısa sürede etkisi altına alan, sürükleyici.. Sonunda da az biraz gözyaşı var. Çok beğendim, keyifle okudum ve kızdım yine kendime bunca zaman neden okumadım diye.

* Son sayfa, son cümle..

YİNE KEÇE, YENİ KEÇE :)

23.10.09


SAYENİZDE BAŞLIYORUZ !!!

15.10.09

Sadece paylaşmaktı amacım; ama yardım isteseydim sizlerden ve sonrasında ki mailleri-yorumları alsaydım, inanın bu kadar mutlu olmazdım.
Yapamayız diyordum önce. Sonra, olsa bile art niyetli bir sürü insan var; üzerler, sürekli birilerine hesap vermek zorunda kalırız diye düşündüm ama sizler öyle iyi niyetli ve candansınız ki.. Bu işe girişmenin hiçbir olumsuz yanının olmadığını biliyorum artık.
Okul müdürümüzle görüştüm. Durumu anlattım. Herkese yetemeyeceğimizi biliyorum; ancak öğrencilerin en çok neye ihtiyaçlarının olduğunu sordum. Şaşırdı önce, sonra çok sevindi tabii ki.. Kendisi de bu konularda oldukça hassas anladığım kadarıyla.
Kırtasiye yardımı olabilir diyordum ben ama müdürümüz en büyük ihtiyacın kışlık mont ve ayakkabı olduğunu söyledi.
Önceki yıllardan anılarını anlattı. Şimdi bunları anlatıp üzmek istemiyorum kimseyi, zaten amacım demogoji yapmak da değil kesinlikle.

Uzun lafın kısası bu kış için 7-14 yaş arası kız ve erkek çocuklar için ayakkabı ve monta ihtiyaç var. Kullanılmış, çocuklarınıza küçük gelenler de olabilir. Kaliteli ayakkabı veya mont olması da elbette gerekmiyor. Öncelikli amacımız elimizden geldiğince kışı sıcak geçirmelerini sağlamak.

Ben henüz hangi öğrencilerin gerçekten, öncelikli olarak ihtiyacı var bilemiyorum, yeni geldiğim için. O yüzden yardımlarınızı doğru kişilere müdürümüz ulaştıracak. Bu konuda içiniz rahat olsun lütfen!

Şimdi beni bu konuda cesaretlendiren;

Başka çocuklar için yaptıkların daha taptazeyken, özel hayatında onca şeyle uğraşırken ve daha yorgunluğun geçmemişken, gece gündüz demeden gösterdiğin çaba, iyi niyet ve insanlık için;
Binlerce kere teşekkür ederim.

Her fırsatta çocukları sevmediğini söyleyip duruyorsun ya, keşke herkes senin kadar çocukları sevmesese, cadı ve uyuz olsa :)
Hasta halinle gecenin bir yarısı beni cesaretlendirdiğin için binlerce kere teşekkür ederim.

Anne olmak başka çocuklar için de, en az kendi çocuğu kadar hassas olmak galiba.. Dile benden ne dilersen diyecek kadar koca yüreklisin sen.. Hep birlikte güzel bir şey başaracağız değil mi? Konuştuğumuz gibi tek bir çocuğu bile gülümsetmek dünyalara bedel.. İyi ki varsın..
Sana ve eşine binlerce kere teşekkür ederim.

Her türlü ihtiyaç için "Abla" demen yeterli dediğin için, zaten dünyaları verdin bana..
Sana da binlerce kere teşekkür ederim.

Öğrencilerin her biri için kalemlik yapmayı istedin. Bir sürü özel işin olduğu halde benimle paylaşıp, destek verdiğin için sana da binlerce kere teşekkür ederim.

İşte böyle.. Tek tek isim yazamasam da her bir mail, her bir yorum inanın çok değerli benim için.. Çünkü onlar sayesinde cesaretlendim ben.. İyi ki varsınız !!

Umarım güzel şeyler başarabiliriz. Sizleri sık sık bilgilendireceğim konu hakkında. Sormak istediğiniz herşey için nazoyla@gmail.com adresinden ulaşabilirsiniz bana.

ÖNCEKİ YAZI, KİTAP, DİZİ VS.

13.10.09

Bir önceki yazımda sadece paylaşmak istemiştim gördüklerimi ama öyle iyi niyetli ve duyarlısınız ki.. Çok mutlu ettiniz beni.. Tekrar tekrar teşekkür ederim. Ne yapabiliriz henüz bilmiyorum, her türlü fikre açığım bu konuda..
***
Salı günleri dersim yok. Hafta sonundan sonra bir gün işe gidip, tekrar tatil olması iyi mi kötü mü bilemedim :) Hafta sonu nasıl geçiyor anlamıyorum ben ama bugün sıkıldım sanki evde :) Biraz temizlik, sonra yemek, azıcık keçe, sonrasında da çarşı işi.. gün bitti.. Bir de insan evde olunca, sürekli gözüne bir şey batıyor. Orası tozlu, burası yamuk vs. Ruh sağlığım için iyi ki bir işim var dedim bugün :)
***
Okula servisle gidip gelmenin en güzel yanlarından biri kitap okuma fırsatının olması. Gün içinde zaman bulamasam bile serviste mutlaka okuyorum. Nermin Bezmen'in son kitabını bitirdim bu hafta.. Hani şu çok eleştiri alan "Bizim Gizli Bahçemizden". Yaşadıkları için, çok doğru yapmış, bravo diyemem belki ama yaşadığı aşkın gerçek olduğuna inanıyorum. Ben pek sevmem, aşk meşk konulu kitapları ancak bu kitaptaki en ufak söz bile rahatsız etmedi beni.. Gerçekten tutkulu bir aşkmış Pamir-Nermin aşkı, vay be diyerek okudum.. Bu arada bu kitap KültürTv indiriminden aldığım kitaplardan biriydi. Verdikleri sürede geldi, her hangi bir sorun yaşamadım ve iyi ki almışım. 40 liraya, kargo dahil 5 kitap almış oldum :) Bu arada KültürTv'de sık sık farklı indirimler oluyor. Takip etmek de fayda var.
***
Okuduğum diğer bir kitap "Koloni". J. C. Grange bu kez biraz yanılttı beni. Daha doğrusu diğer kitaplarında aldığım tadı alamadım ama yine de güzeldi. Grange yeni bir kitap daha çıkarsa, alır mıyım? Evet. Yalnızca bu kez beklentilerimin altında buldum ya da ben çok şey bekledim, bilemiyorum. Yine  de okumaya değer kesinlikle, kurgu öyle yabana atılacak gibi değil :)









BİR KÖY VAR UZAKTA

10.10.09

Köyümden bahsedeyim bugün, çocuklardan..

Eylül 1'den bu yana, 5 haftadır gidip geliyorum. Öğrencilerle de 2 haftalık bir tanışıklığımız var. Yaşımın onlara çok uzak olmaması sebebiyle kaynaştık hemen. Öğretmen arkadaşlarımla da öyle.. Hani hep diyordum ya en az eski okulum kadar iyi olsun herşey diye.. Gerçekten çok memnunum.

İlk atandığım yıl kısa bir süre küçük bir ilçede çalışmıştım. O zaman ki öğrencilere üzülürken, bunlar onlardan bile kötü durumda her bakımdan..

Fakirlik öyle zor ki.. Birbirine yakın 3 köy var.. Çocukların dünyası sadece 3 köyden ibaret.. Yakın olmasına rağmen şehre 6 ayda bir, belki senede bir gidiyorlarmış.

Okulun bilgisayar odası yok maalesef ve çocuklar için internete girmek ütopik bir durum. Köyde internete girebileceğiniz bir yer var mı diye sorduğum bir sınıfta "Gamzelerde var öğretmenim" diye cevap aldım. Düşünün Gamze'nin çocuklar arasındaki fiyakasını.
Malzeme istediğim bir sınıfta, alamayacak durumda olan öğrenci parmak kaldırdı. Dedi ki; "Öğretmenim bizim köyde para sorunu var?" Nasıl yani dedim. "Babalarımız çalışıyor çalışıyor, paralarını alamıyor" dedi. Diyecek birşey bulamadım tabii ki.. Sen de baban parasını aldığında alırsın falan diye kapattım konuyu.

Yazmaya başlayınca unuttuğum pek çok şey oluyor akşama kadar. Her seferinde üzülüyorum.. Mesela en çok üzüldüğüm şeylerden biri minicik ellerinin çatlak ve yara oluşu.. Çünkü sürekli tarladalar.. Belki bizim yapamayacağımız işleri yapıyorlar hergün.. Sonra ne oluyor, unutup gidiyorum.. Başa gelmeyince, çok da anlaşılmıyor onların ne çektiği, hissettiği.. Daha da fecisi bu çocukların durumunun, ülkemizdeki pek çok çocuktan daha iyi olduğunu bilmek.. Bizimkilerinin tek sorunu parasızlık.. Terör yok, köyün şartları diğerleriyle kıyaslandığında kötü değil..

Öyle işte.. Bir onların çocukluğuna bakıyorum, bir kendi çocukluğuma.. Onların yaşında benim tek derdim, barbi bebeğimin kolunun kopması falandı galiba.. Şükrediyorum sahip olduğum herşey için..

KAPADOKYA

2.10.09

Geçen hafta sonu arkadaşlarımız buradaydı. Evimizin ilk yatılı misafiri oldular. Onların sayesinde biz de gezdik Kapadokya'yı :)
Yıllar önce üniversiteyi kazandığım yaz, Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü'nün düzenlediği kampa katılmıştım. İlk o zaman gördüm buraları. Öyle kapsamlı bir geziydi ki; 10 gün boyunca her yeri gezdik, her bacaya girdik, yedik, içtik, eğlendik ve çok çok cüzi bir para verdik. Hala daha varsa bu kamp gönderin çocuklarınızı :)
Sonra üniversite 3. sınıfta eşimle okulun düzenlediği geziye katıldık. O zaman da çok gezmiştik ve şimdi burada yaşıyoruz :) Bilseydik Karadeniz'i aradan çıkarırdık o zamanlar :)
Neyse yine gezdik hafta sonu ve ben yine  çok beğendim. Değişik bir havası var Kapadokya'nın. Mistik, otantik.. Biraz da şehir merkezi nasibini alsaydı hiç fena olmazdı ya bu başlı başına bir yazı konusu olur :p
Hem gezmek, hem de arkadaşlarla birlikte olmak çok iyi oldu. İnsan böyle sevdiği, anlaştığı, eğlendiği, aynı dilden konuştuğu, eskiden birçok şey paylaştığı birilerini hep yanında istiyor. Keşke uzak olmasalar ama bu kadarına da şükür diyoruz. İyi ki geldiniz Ş. & E. ! Baharda İstanbul'da görüşmek üzere ;)
Fotoğrafları ayıklamaya o kadar çok üşendim ki; şimdilik bunları koydum. Nasılsa bundan sonra daha çok peri bacası fotoğrafı ve yazısı görür bu blog :)
Ve de herkes mutlu bir hafta sonu geçirir umarım.
Biz Ankara'ya gidiyoruz sabah :)

YENİLER

16.9.09


Yeniler şimdilik bunlar :)
DONUT : Tadı nefis :p Çikolata ve çilek kremalı. Hem öyle Amerika'dakiler gibi çok yağlı ve şekerli de değil :) -SATILMIŞTIR- {İsteyen olursa benzerini yapabilirim}
UNDER MY PINK UMBRELLA : Her eve lazım; önümüz bahar ne de olsa ;)
LOVELY : İster çantalarınıza, ister tişörtlerinize sevimli bir broş..
BIYIKLI : Çok sevimli siyah bir kedi o. Küsmüş galiba, ondan arkası dönük :p

NELER YAPIYORUM?

4.9.09

* Evime alıştım. Herşey güzel gidiyor. Bir tek ütüden nefret ediyorum. Onun dışında sorun yok :p

* Mutfakla aram fena değil. Düdüklü tencere kullanmayı bile öğrendim ve ya patlarsa korkusunu yendim. Her eve lazım bir buluş :p

* Sonra dün aşkam ilk yemek davetini verdik evimizde. Eşimin iş arkadaşları geldi, toplam 8 kişiydik. Annem olmadan iyi iş çıkardım :) Tabii ki eşimin büyük yardımlarını gözardı etmiyorum. Biz iyi bir ekibiz :))

* Ve de okul.. Arkadaşlarıma, ortama alışmaya çalışıyorum. İlk gün yadırgadım biraz, kendimi öksüz gibi hissettim. Sanki tüm gözler üstümdeydi :p Şimdilik memnunum, zamanla daha iyi olur.

* Yavaş yavaş oturuyor düzenimiz. Evde zaman geçirmek hoşuma gidiyor. İyi vakit geçirebileceğimiz arkadaş grubu da var eşimin. Mesela yarın yemeğe çıkacağız. Tüm bunlar alışmamı kolaylaştırıyor. Okulda da muhabbetleri iyi olan bir grupla zaman geçiriyorum. Öğretmen sayısı fazla olduğu için gruplaşma var ama bu da normal bence. Herkes kafa dengi birilerini arıyor ne de olsa..

* İşte böyle.. Sanırım Eylül ayına iyi bir başlangıç yaptım ben, umarım böyle gider. 

* Son olarak bir film tavsiyesinde bulunmak istiyorum. Sıkıcı seminer günlerini film izleyerek geçiriyoruz okulda. Dün, Will Smith ve oğlunun oynadığı Umudunu Yitirme (The Pursuit of Happyness) adlı filmi izledik. Özellikle oğul Smith'in oyunculuğu çok iyiydi bence. Yaşanmış bir olaydan uyarlanmış, güzel bir başarı öyküsüydü. İmdb'de 7.8 almış.

BRAUN SATINLINER ION-SHINE ES2 SAÇ DÜZLEŞTİRİCİ

26.8.09

Son günlerdeki mucize ürünüm.
İnce telli, seyrek saçlarıma çektirdiğim fönün yaşam süresi sadece 3 saat malesef. Sonrasında onca spreye rağmen yapışan ve yağlıymış gibi görünen saçlarımla baş başa kalıyorum. Sprey kullanmadıklarında 1 saat içinde acayip bir hale bürünüyor. Boşuna verdiğim fön paraları da cabası.. Normalde ne düz, ne de dalgalı saçlarım. Garip bir yapısı var her yönüyle.. Düz fönlü olmasıysa hoşuma gidiyor.
O yüzden nihayet saç düzleştirici aldım ve çok memnun kaldım. Gayet pratik, fiyatı performansına göre uygun, hafif, dijital göstergesi, şekil verici plakları vs. var. Ayrıca kenarları ısı geçirmediği için elinizi ya da saç derinizi yakma olasılığınız düşük. İsteyenler varsa tavsiye ediyorum.

HEYYOO AYRILIK YOK :))

23.8.09

Atama sonuçları açıklanmış. MEB sanırım ilk defa verdiği tarihten 3 gün önce açıklıyor bir sonucu :)
O gün güzel dilekler almıştım ya, işte gerçek oldular. Çok teşekkür ediyorum herkese..
İlk tercihim geldi. Merkez köy ama servisi var. Üstelik büyük ve yeni bir okul; ayrıca kendime ait bir sınıfım da olacak. Ve de herşeyden güzeli eşimin yanında, evimdeyim. Ohh bee.. Hafiflediğimi hissettim bir anda. Heyecanlanlıyım şimdi, sanki ilk kez göreve başlayacak gibi.

DEVRİM ARABALARI

21.8.09

Mükemmel bir film.. Konusu, oyuncuları, replikleri.. Her şeyiyle dört dörtlük.. İzlemediyseniz, izleyin ve ne demek istediğimi anlayın! Öğrencilerime de izletmeyi düşünüyorum ben..

BU ARA BİZİ BULUYORLAR

Dün sabah 9'da zil çaldı. Kimseyi beklemiyorduk, hele ki sabahın 9'unda..
Neyse kimsiniz diye soruyoruz ses yok, cama çıktık..
Bir adam halıcının cep telefonu var mı diyor? Güler misin, ağlar mısın ?!?
Yan apartmanın altında halıcı var. Bu arada bizim ev, diğer apartmanın 4. katı..
1. kat olsa bile, biz civar esnafın cep numarasını bilmek zorunda mıyız?

GARİP İNSANLAR

Hani otobüs yolculuklarını özledim demiştim ya, son 2 aydır o kadar fazla otobüs yolculuğu yaptım ki.. Özlem şöyle dursun, artık nefret ediyorum. Yolun uzun olması, firmanın abuk olması önemli etken tabii ki.. Pek çok insan tipiyle karşılaştım bu yolculuklarda..

Yaşlı ve çok konuşan amcalar, cam kenarı benim olduğu halde kalkmakta direnen teyzeler, neredeyse iki koltuğu da kaplayacak kadar geniş (her anlamda) olan kadınlar, yılışık ve otobüs babasının malı gibi davranan muavinler; ayrıca bunların pis kokulu olanları da mevcut. Her geçtiğinde burnumu kapattığımı biliyorum. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün ama sonuncusu en yuh artık dediğimdi.. Tabii ki daha başka şeylerde söyledim ama burada yazmıyorum!

Şimdi ben pek değerli Nevcity'e gelmek için gece 3.30 da biniyorum otobüse.. Otobüs Çanakkale'den yola çıkıyor ve Afyon'a gelene kadar insanlar çoktan mayışmış, uyumuş oluyor. Neyse, otobüs geldi.. Bagajımı teslim ettim ve bindim. Bana ait koltuğa gelince bir çocuğun uyuduğunu gördüm. Buraya kadar da normal, boş koltukta uyumuş olabilir. Yanındaki kişide uyuyor, arkadaki yolcu uyumuyordu. Ona sordum, annesi kim diye.. Ses yok! Bekledim, muavin geldi. Çocuğu kaldırdı ve arkadaki! annesine teslim etti. Meğer ses vermeyen kadın anneymiş. Kadın bozuldu, söylenmeye başladı.. Nasıl sığalım biz bu koltuğa, çocuk orada kalıverseydi.. Yanındaki diğer kadın da onu destekliyor, 3 kişi oturamazlar mı, çocuk zaten küçük.. Deli mi ne.. Ben hanım rahat etsin diye çocuğuyla oturacağım.. Şaka gibi..
Ben sabrımı koruyorum ve hiç sesimi çıkarmıyorum hala.. Oturdum koltuğuma.. Sonra hava aydınlanmaya başlayınca izledim arkadaki tuhaf aileyi..
Bunlar gelin görümce, yanlarında da 3 çocuk var. Biri 12 yaşlarında falan bir oğlan, benim koltukta uyuyan 7 yaşında bir kız, bir de kucakta 2 yaşında olduğunu tahmin ettiğim ufaklık var. Toplamda 5 kişiler ama 2 koltuk satın almışlar.. Sürekli bıdı bıdı konuşuyorlar, 2 yaşındaki çocuk gayet uslu ama azıcık sesi çıksa annesi kes sesini diye bağıyor.. Diğer 7 yaşındaki kız, kendini çoluklu çocuklu bir kadın sanıyor.. Böyle garip haller..
Aşırı iticilerdi. Madem 5 kişisin ve 15 saat gibi uzun bir yolculuk yapıyorsun, alsana en azından 3 koltuk. Hiç olmazsa iki çocuk bir koltukta otursun. Sadece küçüğü kucağına al.. Ya da milletin koltuğuna göz dikme!
Haftaya bir yolculuk daha görünüyor bana ve resmen strese giriyorum..

:((

11.8.09

Dün atama başvuruları başladı; ama sonuç pek iyi olmayacak gibi.
25 okul var açık görünen; ancak hepsi de ilçelerin köylerinde.
Ulaşım maalesef mümkün değil bizim şartlarımıza göre. Evimiz şehir merkezinde.. Köyde, ilçede, merkezde çalışmak önemli değil benim için. Önemli olan ulaşım.
Sadece 4 okul tercih edeceğim 2 merkez köy ve 2 yakın ilçede..
Olursa olur bunlardan biri, olmazsa annemlerin yanında kalmaya devam edeceğim. Eşimse benden uzakta :(
MEB kadar mantıksız çalışan başka bir kurum var mı çok merak ediyorum. Hiç açık görünmeyen iller bile var. Nerede kaldı aile birliği, bütünlüğü, kutsallığı.. Böyle belirsizlik içinde bırakacaksınız madem Haziran'da falan yapın şu işi de, insanlar ona göre ayarlasın kendini, evini..
Bunların dışında şuan mobilyalarımız kuruluyor. Eşim ilgileniyor, o tarafta her şey yolundaymış. Diğer eşyalar da yarın gidiyor, ben de bu gece gidiyorum..
Merak ediyorum eşyalarımı kullanabilecek miyim? :(
Sonuçlar 26 Ağustos'ta belli olacak.
Hayırlısını istiyorum her zaman ki gibi ama canım çok sıkılıyor..

02.08.2008 {1}

2.8.09

Düğün videomuzu izledim dün gece..

Bakışlar, gülüşler, şaşkınlık, heyecan, mutluluk, hüzün, sevinç..
Tüm duygular karmakarışık..
Bugüne kadar ki hayatımızın en mutlu günü..
1 yıl geçti bile üzerinden, nicelerini görmeyi dileyerek..
Tabii ki birlikte, yan yana, evimizde olmayı da dileyerek..
Çiçekçi geldi öğlen. Kocaman bir buket getirdi. Heyecanlandım, bahşiş vermeyi bile unuttum :p
Tüm gün çeyizlerimi koliledik maaile..
Evlilik yıldönümünde çeyiz kolilemek garip mi ne? :p

KİTAPKİTAPKİTAP

31.7.09

Kitap kurdu oldum ben.. Evde yatıp, okuyorum.. Kapı, pencere de açık.. Azıcık esinti olunca iyicene keyfim yerine geliyor.. Bu ara yapmayı en çok sevdiğim şey bu.. Tabii ki içecek birşeyler de lazım, soğuk-sıcak farketmez..
______
Önce yoldakilerden bahsedeyim..
Koloni, Jean-Christophe Grange'nin son romanı.. Benim için beklenen roman, çünkü bu yazar beni hiç yanıltmadı. Eğer polisiye roman seviyorsanız kefilim ben, güzeldir kesin..
Puslu Kıtalar Atlası, çok merak ettiğim bir İhsan Oktay Anar kitabı..
Ve de Kumral Ada Mavi Tuna, Buket Uzuner'in okumayı ertelediğim kitaplarından biri.
Okuduktan sonraki düşüncelerimi de yazarım tabii ki..
***
Şimdi gelelim okuduklarıma..

Başucumda Müzik yıllardır okumayı ertelediğim br kitaptı. Ne zaman istesem, araya başka bir kitap girdi. Okuyup, bitirdikten sonra çok ayıpladım kendimi.. Çünkü çok geç kalmışım gerçekten ve kesinlikle okumanızı tavsiye ediyorum, benim gibi erteleyenler varsa..
***
Bin Muhteşem Güneş için söylenecek çok şey var aslında ama ben sadece "mutlaka okuyun!" diyorum. Uçurtma Avcısı'ndan daha çok etkiledi beni, belki de içinde kadınlar olduğu içindir, kim bilir..
Bu kentin ne çatılarını ışıldatan ayları sayabilirsin,
Ne de duvarlarının gerisine gizlenen bin muhteşem güneşi
sf:225
***
İkinci Şans çik-lit bir roman. Ne zamandır bu türü okumak istiyordum. İkinci Şans'a bir şans verdim :) İyi ki de vermişim, sabahtan beri elimde, güzel.. Çik-lit nedir? diyenler için şuradaki yazı süper. Hatta buraya da koyayım.
Bir kere okuduğunuz için eğilip bükülmenizi gerektirecek bir tür değildir. Ucuz ve aptal değildir. Büyük anlatıları olan ve yüce sanata hitap eden bir tür değildir ama büyük amaçlara hizmet eden ve tadına varabilecek herkese kapısı açık olan, kapısı her olasılığa açık bir eylem alanıdır. Resmen feministtir. Sık sık slogan atar, içerdiği feminizm ete ve kana bürünmüş, nefes alan bir hayat gerçeğine dönüşmüştür. Yani çirkin, itici ve bakımsız değil, cazibeli, pratik ve vazgeçilmezdir. Dedikodu yasaldır bu türde. Kimse 'hiç sevmem' kılıfı geçirmez üzerine. Nefis hikâyeler vardır. Her biri gerçek hayattan cımbızlanan ve dalgasını geçen skandallarla bezenmiştir. Neredeyse her kadının içindeki, özellikle de şehirli kadının içindeki tüm infilak alanlarından beslenir. Sayısız g noktası vardır ve bu g noktalarını biz kadınların zaafları belirler. Kelime olarak 'chick literature', yani 'piliç edebiyatı' kökünden gelir 'şık literature-edebiyat' olarak nüansalandırılabilir. Çünkü yer yer kokoşluk da içeren bir stil hali mevcuttur. Genç ve genç hisseden kadınlar için, tamamen onlar tarafından tüketilmek üzere üretilir. 90'ların başından itibaren edebi cenderelerini söküp atan, pratik zekâlı kadınlar tarafından her yıl onlarcası yazılmıştır. Patlama noktası elbetteki Bridget'in malum günlükleri olmuş ve içeriğindeki mizahın kalitesi ve dozuyla milyonlarca kadını peşine takmıştır. Erkek egemen espri üretim merkezlerine kadının yaptığı istilanın adıdır çik-lit. Yeni kadının gerçek yüzünü acısı ve tatlısıyla sergilediği, her kadın kadar teşhirci ve değerli, derin ve şaşırtıcı acayip bir şeydir. Yazarlarının her biri dil ustasıdır. Feci dansöz, şeker virtüözdür. Tüm duyargalar açıktır ve buna karşın beklenmedik cümleler beklenmedik anlarda kuruluverir. Malum, basiti yakalamak zordur. Ve işte çik-lit de şu an dünyanın tüm metropollerinde yaşadığımız hayatkadar 'basit' ve 'uyarıcı'dır.

GÜNLÜK

30.7.09

Merhaba herkese,
Ani bir kararla bir kaç günlüğüne eşimin yanına gittim ama 10 gündür oradaydım. Haliyle uzak kaldım buralardan..
Annemle gittik aslında, amacımız perdeleri oradan almaktı. Daha kolay olur takılması, sorun olursa değiştirmesi vs. diye düşündük ama ülkemizin güzide şehri Nevcity'de perde bulmak deveye hendek atlatmaktan daha zor bir uğraşmış.. Bunu yaşayarak öğrenmek epey bir zorladı beni manen..
Bir şehir neden geriye gider hep, anlamış değilim.. Tamam ulaşım olarak uzak bir yere düşüyor. Daha doğrusu büyük şehirlerle kesişmiyor ama dört bir yanı turistik bir il biraz olsun gelişmez mi?
Geçen sefer orada yaşayacağımız gerçeğiyle yüzlemiştim ve bayağı canım sıkılmıştı. Bu kez herşeyiyle kabullenmeye çalıştım orayı.. Yine de pek başarılı olamadım. Sosyal faaliyet olarak hiçbir şey yok. Oturup çay içebileceğiniz bir yer bile yok. Hadi onu geçtim, evimde otururum ben de, ne bileyim böyle çarşıya çıkayım. Biraz dolanayım ne var, ne yok deriz ya, burada o da yok.. Böyle garip bir yer işte.. Tek dileğim bir an önce kurtulmak :))
Neyse zaten var olan 3-4 perdeciyi gezdik. Fiyat olarak fazla olduğu gibi, ninem zamanından kalmaydılar. Bir de amcalar bunlar moda deyince, daha fazla gezmeye gerek yok dedik. Annem ertesi gün döndü ve perdelerimizi canım memleketimden beğendi. Ben de dün onay verdim, şuan dikiliyorlar.. Mobilyalarımızdan hala ses yok.. 3 hafta doldu, umarız gelecekler ve biz yerleşeceğiz :)
Geri kalan günlerde eşim işten çıkınca Ürgüp ve Göreme'ye gittik. Oralarda dolandık, yemek yedik. Tek bir fotoğraf bile yok.. Çünkü fotoğraf makinem bozuldu !!! :(((( Durup dururken, beyaz çekmeye başladı. Hiç bir ayarıyla oynamadım, düşürmedim, çarpmadım. Hatta gözüm gibi baktım ilk defa ve bozuldu :( Özellikle ışıkta aşırı parlak çekiyor, neresi bozulmuş olabilir acaba?
Amazon'dan almıştık. Yurt dışından alınan ürünlerin garantileri nasıl oluyor acaba, bilen var mı? Markası Sony. Tr.de bu model henüz yok. Bir alt modelinin fiyatı 800 lira. Onu da geçtim fotoğraf makinesiz olmak, çok sıkıcı. Yarın götüreceğim servise, umarım yardımcı olurlar.
Sonuç olarak işte geldim, buradayım. Merak edip, soran arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum ve herkese kocaman sevgilerimi gönderiyorum :))